27 Aralık 2009 Pazar

biraz ara




bir süre bloga ara veriyorum. fırsat buldukça sizleri okumaya devam edeceğim.
şimdiden herkese istediği gibi bir yıl diliyorum...

sevgili bilge nin söylediği bir söz vardı çok hoşuma gitti ''boşver at sepete o sepet hiç dolmasın altı açık olsun attıkların hep uçup gitsin ..''

26 Aralık 2009 Cumartesi

tebessüm




bir ara garajda fazladan malzemeler görüp göz dikmiştim, bunlarla ne yapabilirim diye. yaratıcı ben o malzemelerle kuş yuvası yaptım. yaparken zorlandım ama sonuç olarak tam istediğim gibi oldu. öyle küçük bir kuş yuvasından bahsetmiyorum. sonra onu büyük bir zevkle yeşil ve kırmızı tonlarında boyadım. ön cephede camın hemen altına monte ettik. (bu konuda yardım aldım)

şimdi ne zaman camdan baksam büyük-küçük herkes kuş yuvasına bakıyor, birbirine gösteriyor. bir daha dönüp-durup bakıyor ve zaman zaman göz göze gelip tebessüm ediyoruz...

Ayrılığın Dili

Yeni bir dil, ayrılık…Kolay öğrenilmez. Öğrenmek zorunda kalırız ancak, öğrenmek zorunda bırakılırız…İstemeye istemeye o dili konuşur, o dilde susarız. Bir başkayızdır artık. An olur kahkahalarla güleriz, an olur gözyaşlarımızı tutamaz, içleniriz… Ki bu anlar, pek yakın seyreder birbirine, ayrılığın yurdundaysak eğer…Çünkü yeni bir dil, ayrılık. Kolay unutulmaz.

Ayrılığın dilinde ilk kelime belki de…

“sensizlik”

“Sensizim” demenin bir yükü vardır, sahibi, sahipsizliği…Bir söz(cük), bu kadar mı kanatır, her an tekrarlanır, ezberden…“Meğer ne çok şarkı varmış hakkında, dinlenecek” deriz, “ne çok şiir, okunacak, yazılacak…” Eksik yaşıyormuşuz gibi gelir, ki, öyledir de…Onsuzluğa alışmayı aslında hiç istemeyiz. İnadımızın muhatabı bir bizizdir…

“özlem”

Kendimizle baş başa kalmak isteriz, onu buluruz içimizde ne yana dönsek. Bakar etrafımıza, göremeyiz. Elimiz telefona gider, arasak dahi, telefonu açsa ve sesini duysak dahi, ona ulaşamayacağımızı biliriz. Elimiz öylece kalır telefonda, kapısının zilinde yahut ona yazacaklarımızın ilk harfinde. Varamaz, özleriz.

“bensizlik”

Derken, ben’i de yitirmeye başladığımızı fark ederiz. Sanki o’ndan ibarettik de, giderken bizi de götürdü gibi gelir, belki, öyledir de…“Bunca zamandır aşık, ben, hani sevdiğini söylemeye, susmaktan daha alışkın…Bir yön tutturmuştum kendime, bir aşk, ardımda gölgem…Bensizim şimdi, kayıp… Hani hayalleriyle bir suda boğulan, bu da mı ben? Aşk ne yanda kaldı, ya ben? Şimdi nereye?” Kendi kendimize sayıklar, dururuz. Öylece dururuz…

“yalnızlık”

Ayrılığa dair bir cümleyse yaşadığımız, yalnızlık olur yüklemi. Az kalmıştır noktayı koymaya. Kalemi kaldırır, bekler, düşünürüz. “Yaşanamadı” saydığımız ne varsa, kabullenmişizdir artık, o an fark ederiz. Yalnızlığı yüklenir, olanca cesaretimizle son noktayı koymaya akıtırız mürekkebi… Sonra…Sonra da, gerçekten yalnız kalabildiysek –ki ayrılığı da öğrenmişiz demektir– kırar, atarız, kalemi…Sahipli, sahipsiz tüm kalemleri…

“Çevirmen”in notu: “Göz açıp kapayana”, zar “zor” geçer ayrılık…Yani uykusuz gecelerin son bulduğunda, gözlerini gün doğmadan yumabildiğinde artık…Ne onsuz, ne sensiz kaldığında, kendini kimsesiz ama alıştığın sularda bulduğunda… Ayrılık sana yabancı bir dil, unutulur artık…

Ilgıt Teyhani
yol edebiyat

altın fare blog ödülleri

altın fare blog ödülleri yarışmasına katıldım.

bilgi için altın fare

edit: iptal edilmiş:)

24 Aralık 2009 Perşembe

geride kaldı



sana bir süprizim vardı biliyor musun?
dün akşamdan sonra iptal ettim.

seninle çok şeyler paylaştık. aslında söylenecek çok şey var ama gerek yok. çünkü geride kalmış...

üzüldüm hem de çok...

22 Aralık 2009 Salı

yorum - cevap

az önce ''ilişki üzerine'' kaydım için yorum aldım ve bunu post olarak girmeye karar verdim. çünkü yorum sadece beni değil o kayda yorum yapan herkesi ilgilendiriyor diye düşündüm.

yorum

tırt olan krishnamurti'nin söyledikleri mi yoksa iki-üç cümleden bir kitabı anlamaya çalışmak mı ya da yazarın ismine bakarak ''isminde hayır yoktu zaten'' demek mi? krishnamurti'nin gerçekleri çarpıtmadan söylemesi ve kendini beğendirme çabası içine girmeden sadece aydınlatması benim için sıkıcı olmaktan öte hayranlık duyulasıdır.


lütfen önyargılarımızı bir kenara koyalım. krishnamurti'yi biraz olsun araştırıp okuyalım ve okurken krishnamurti'ye ve söylediklerine kafamızdan not vermek veya ''ben zaten bunları biliyorum'' demek yerine, bu tür yanılgılara hiç kapılmadan sadece söylenenlerle ilgilenelim. krishnamurti dosttur, tanrı'nın hediyesidir. ve inanın ben bunları krishnamurti'yi savunmaktan öte sizin önyargılarınızı yıkmak için yazıyorum.

ve benim bu güzeller güzeli, ışık saçan kıymetli insanı kötü savunmuş olmam bile onun güzelliğine gölge düşüremez. onun ışığına karanlıkta kalmış herkesin ihtiyacı var. yok eğer siz de böyle aydınlanmış ve insanlara ışık tutuyorsanız o zaman ben size daha çok saygı duyarım.

lütfen krishnamurti'yi bu birkaç cümlesiyle düşünmeyin. ayrıca bu sözleri de önyargılarınızı kırıp ve sözlerin üstünde yazan ''tavsiye etmiyorum'' cümlesinden etkilenmeden okuyabilirsiniz.

cevap

öncelikle ''iki-üç cümle'' sözüne katılmıyorum. çünkü kitabı sonuna kadar okudum. diğerini de okumaya devam ediyorum.

söylediğin gibi önyargılı biri olsaydım, tavsiye üzerine kitabı alıp okumazdım.

''gerçekleri çarpıtmak'' ben ve yorum yapanlar böyle bir şey söylemedik. yazarın bilinen gerçeklerden bahsettiği aşikar. fakat dediğim gibi önceden okumuş olsaydım bana çok şey katardı. ayrıca bahsedilen/bahsettiğin gerçekliğe okumakla ulaşılmıyor. (yazara göre de bu böyle)

son olarak kitabı okuyan biri olarak ''tavsiye etmiyorum'' deme hakkını kendimde görüyorum.

20 Aralık 2009 Pazar

ekle kaldır


bir ara pc den bilgisayarımı yavaşlatan proğramları kaldırmıştım. az önce fırsat bulmuşken aldım kucağıma bu sefer de kullanmadığım proğramları kaldırdım. baktım hızımı alamıyorum projeler, teklifler, referanslar, mp3 ve resimlere de el attım. sonuç olarak her şey ayrı ayrı dosyalanmıştır.

geldik işin en eğlenceli kısmına

98 öğeyi gerçekten silmek istiyor musunuz?

evet

19 Aralık 2009 Cumartesi

mim-lenmişim

sevgili bekdik beni mimlemiş.

2010 dan beklentilerim

*hala bir sonuç alamadığımız işten bir an önce (hayırlısıyla) olumlu cevap gelmesini bekliyorum. çünkü bu işle birlikte ege hayalimi gerçekleştireceğim. yani ev-lenip ege ye yerleşmek:)

ama hala olumlu/olumsuz bir cevap alamadığımız için umudumu da kesmiyor değilim.

murpy yasaları der ki, bir şeye ulaşmak istediğinizde ve ulaşamayıp umudunuzu kestiğiniz anda, bir yerden bir şekilde size gelir...

artık bu iş olmazsa başka iş olur:)

öncelikli beklentim ege:)

*aşk bekliyorum. her zaman konuşacak bir şeyler bulabildiğim, arkama yaslanıp dinleyebildiğim, yeri geldiğinde tartışabildiğim biri olsun:)

ama beklentileri yükseltmek gerekirse aklıma ekşi sözlük ten asil bir yazar arkadaş geldi (bkz: hislicocuk) geçenlerde şöyle demişti ''lord'' gibi çocuğum:)

lord olsun.

*türkiye'nin yarısından çoğunu gezdim ama daha yurtdışına açılamadım:)

fas ve italya'ya gitmek istiyorum. hatta italya da george clooney'le mum ışığında romantik bir akşam yemeği yemek istiyorum. o da beni bekliyor zaten:)

unutmadan gitmek istediğim bir şehir var. günün birinde oraya yolculuk yapacağımı biliyorum.

şimdi kurallara göre bu mimi en az 3 kişiye paslamam gerek

kahveperisi
LO.
bahar

18 Aralık 2009 Cuma

kısa kısa


*dün akşam başrollerini meryl streep, julianne moore ve nicole kidman ın paylaştığı ''saatler'' isimli filmi izledim. film michael cunningham'ın aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanmış. yazar, okuyucu ve kahramanı konu alan değişik bir filmdi. biraz sıkıldım. izlerken nicole kidman filme ne zaman dahil olacak diye bekleyebilirsiniz. çünkü film için baya bir değişiklik geçirmiş.

*herkesin benden bir beklentisi var ama kimse gelip de sormuyor sen ne bekliyor/istiyorsun diye. neyse ben yeni yıldan ne bekliyorum onu yazayım. ben bu yıl ev-lenmek, kendimle ilgilenmek, yer yer özlemek, sevilmek istiyorum...

13 Aralık 2009 Pazar

cevaplamak istedim cevapladım (mim)

*kullandığınız parfüm markası?
burberry classic

*en son okuduğunuz ya da okumakta olduğunuz kitap?
krishnamurti - ilişki üzerine.

*en son izlediğiniz film?
stıll reathıng

*okumaktan zevk aldığınız kitap türü?
aşk romanları ama akıcı dile sahip olan her kitabı okurum.

*vazgeçemediğiniz, beğendiğiniz giyim markanız?
elbette var, alışkanlıklarımdan kolay vazgeçemem ama bu liste uzar. yazmasam daha iyi...

*saç renginiz?
karamel

*göz renginiz?
ela, kenarında yeşil hale var:)

bu mim sevgili sihirli sepet' e gelmiş ve cevaplamak isteyenlere göndermiş:)
ben de bu mimi 4 kişiye paslıyorum

pammuk gibi bir yer
sinirli prenses
syhn
doorstepping

11 Aralık 2009 Cuma

mim

sevgili syhn beni mimlemiş.

benim için önemli olan 5 yer

*istanbul, doğup büyüdüğüm şehir

*ege, her yaz gittiğim ve en kısa zamanda yerleşmek istediğim yer

*karadeniz, hayatımda bir kere gittiğim, doğasını anlatmaya kelimelerin yetersiz kaldığı yer

*bir yengeç olarak evdeki köşem:)

*bana özel olan bir mekan, herkesin gizli köşeleri vardır:)

gelelim mimi paslamaya

çok tuhaf günlük
burcu
Hilalland
zeynepin sesi
dark butterfly
zeynebin yeri
sihirlisepet
Hayat
komançi
YILDIZ

10 Aralık 2009 Perşembe

güzel ve bekâr

''bu güzellikle nasıl oldu da evlenmediniz?''

''eli yüzü düzgün ve bekâr olup da bu sorunun muhatabı olmamış kadın var mıdır acaba? en son bir gazeteci röportaj konuğuna soruyordu. gayet masum ve sıradan görünen bu soru aslında ''mana zengini''dir bana sorarsanız ve bilinçaltımızın aynasıdır. nedir mesela...

*evlilik kadına bir lütuftur, çirkin kadının hiç şansı yoktur

*erkeğin evlilikteki tek kriteri evleneceği kadının güzel olmasıdır, e bu da normaldir

*güzel kadın, güzelliğini evlenerek ''değerlendirmelidir''

*bir erkeğe sunulmamış güzellik boşa gitmiş demektir

*güzel bir kadının nihayetinde varmak isteyeceği yer, nikâh dairesi olmalıdır

*güzel kadın, bir nevi unu, yağı, şekeri olan ''bakkal amca''dır. hâlâ ''helva'' yapmıyor olması abestir

işin garip tarafı bu soruyu hep kadınlar sorar kadınlara. ''güzelliğin evlilikle taçlandırılması gerektiği''ni düşünen erkeğe rastlamadım henüz.''

pakize suda

9 Aralık 2009 Çarşamba

histerik

artık aşmış/doyuma ulaşmış (daha öğreneceğim çokk şey var) biri olarak bir çok şeyi dert etmem. (bazı şeyleri de mideme vuracak kadar dert ederim) günümüzde zamanla yarıştığımızın, kendimize bile zor zaman ayırdığımızın farkındayım ama nasıl olurda insan önem verdiği birine vakit ayıramaz? üstelik başka şeylere vakit bulabiliyorken...

bana ilk sohbet ettiğimizde -sanki seni yıllardır tanıyorum, uzun zaman birbirimizden uzak kalmışız da kaldığımız yerden devam ediyoruz gibi demişti.
insanlar söyledikleri şeyleri çabuk unutuyorlar. söylediği şey(ler)i çabuk unuttu. ya da uzak kalıp kaldığı yerden devam etmek istiyor:) bilmiyorum.

ama unuttuğu başka bir şey var...

8 Aralık 2009 Salı

stuven'den aforizmalar


*
yardan gelen yahşidir yarimin bana bahşidir

*beni bir kere üzen birinin ikinci kez beni üzmesine izin vermem

*eğer bir şeyleri kafamda bitirmişsem bitmiştir

*kolay kolay gemileri yakmam ama yakmışsam geri dönüşüm yoktur

*birine bildiğim bir şeyi söylüyorsam ve anlamıyorsa ''yaşa ve gör'' derim

*beni kıranı kırmam sadece ''peki'' derim ama gün gelir onu da kırarlar, görmesem bile duyarım

*bir şeyi iki kere söylemeyi sevmem

*bir ortama girdiğimde kim kimden hoşlanıyor, kim kiminle kavgalı anlarım

*birine ''seni seviyorum'' diyebilmem için ona tam anlamıyla güvenmem gerekir

*ne koyarsan çanağına o gelir kaşığına

5 Aralık 2009 Cumartesi

ilişki üzerine

j. krishnamurti'nın konuşmaları, söyleşileri, gazete yazıları ve mektuplarından oluşan ''ilişki üzerine'' isimli kitabı bitirdim. bu kitabı daha önce okumuş olsaydım bana bir şeyler katacağı açıktı ama şu an sahip olduğum bilgi ve birikimle bana benim bilmediğim bir şeyi anlatmadı...
kitaptan alıntılara yer vererek kitabı tavsiye etmiyorum.

''ilişkideki karmaşık sorun bağımlılık, sürtüşme, çatışma olmadan nasıl sevileceğidir.

yaşam ilişkisiz olamaz, ama biz onu kişisel ve sahiplenici sevgiye dayandırarak son derece acı verici bir hale dönüştürmüşüz.

ilişkimiz sahiplenici ilişkiye dayandığından, bu sevginin doğuşunun, nedenlerinin, hareketlerinin farkında olmalıyız.

ilişkideki uyum, bir başkasında ya da çevrede değil, insanın kendi içinde bulunabilir.

bir başkasının nasıl hareket ettiğinin değil, her birimizin nasıl hareket ettiği ve tepki verdiğinin birincil önem taşıdığını fark edebilirsek, o tepki ve hareket de kökten, derinden anlaşılabilse, o zaman ilişkide derin ve köklü bir değişim yaşanacaktır.

başkasıyla olan ilişkide yalnızca fiziksel sorun değil, her düzeyde düşünce ve duygu sorunları da yaşanır; insan ancak kendi içinde uyumlu olduğunda bir başkasıyla uyumlu olabilir.

bazıları farkına varacak zamanları olmadığını, çok meşgul olduklarını söyleyebilirler ama bu zamanla değil, ilgilenmeyle ilgilidir.

çoğumuz genelde sabırsızızdır. sorumuza hemen yanıt verilmesini, ondan hemen kaçmayı ya da hemen üzerine gitmeyi isteriz, dolayısıyla üzerine gitmek için sabırsız davranırız. bu sabırsızlık, insanın sorunun derinlerinde yatanı anlamasını önler. tersine zamandan bağımsız olarak sabırlı olursam, sorunu sonuçlandırmak istemiyorum, sorunu gözlüyor, izliyor, gelişmesine, büyümesine izin veriyorum demektir. öyleyse sabrederek yanıtın derinliklerine inmeye başlıyorum.

önemli olan insanın bir başkasıyla ilişkisinde kendini anlamasıdır.

çoğumuz ilişkide kendimizi açığa vurmak istemeyiz. tam tersine ilişkiyi kendi yetersizliklerimizi, kendi sorunlarımızı, kendi belirsizliklerimizi kapatma aracı olarak kullanırız.

siz kendinizi tanımadan, tam olarak ne olduğunuzu bilmeden, bir başkasıyla doğru ilişki kuramazsınız.

ilişkiyi anlamadan gerçek arayışına girme kaçış arayışına girmek demektir.

doğru düşünceyi kitaptan, öğretmenden öğrenebilir ya da buna ilişkin bilgi toplayabilirsiniz, ama bir yol ya da kalıp izleyerek doğru düşünmeye ulaşamazsınız.''

3 Aralık 2009 Perşembe

felsefe


dün akşam her zamanki uğrak yerim olan istinyepark a gittim. hem alış-veriş yapmak için (malum yeni yıl geliyor, her yeri ışıl ışıl süslemişler) hem de j. krishnamurti nin kitabını almak için. bildiğiniz gibi ben aşk romanları okurum. ilk defa felsefe okuyacağım:) bu aralar felsefik takılıyorum zaten hadi hayırlısı:) filozofun 2 kitabını aldım. ''ilişki üzerine'' ve ''doğa ve çevre üzerine'' zaten kitapları hep bir şey ''üzerine''
kitapları orada oturup inceleme fırsatım oldu. acaba bir cümleyi 2 kere okuduğum olacak mı, acaba sıkıcı mı diye.
inceleme sonuçum: son derece anlaşılır, yer yer düşündürücü:) bir ara şunu düşündüm, bir kitap okudum hayatım değişti derler ya acaba bunları okuyunca ben de öyle dermiyim? sanmıyorum:) okuyunca daha detaylı bilgi vericem ama kitaptan kısa bir bölüm paylaşmak istiyorum.

''dünyayı ve dünyadaki şeyleri sevmediğimiz, onlardan yalnızca yararlandığımız için yaşamla bağımızı yitirdik. şefkat duygumuzu, duyarlılığımızı, güzel şeylere tepkimizi yitirdik. doğru ilişkinin ne olduğunu ancak bu duyarlılığın yeniden kazanılmasıyla anlayabiliriz'' (doğa ve çevre üzerine)

not: erkin koray ın bir parçası var ''hare krishna'' diye acaba aralarında bir bağ var mı?:))

27 Kasım 2009 Cuma

kısa kısa

*bayram bayram dedik ilk günü bitirdik bile. bu sabah çok erken kalktım. sanki bayram namazına gidecektim:) güzel keyifli bir bayram günüydü. aynı güzellikte devam etmesi dileğiyle.

*bloguma, maydanoz blog topluluğu arasında tanıtımı için bir sayfa ayrılmış burdan bir kez daha teşekkür ediyorum.

*sevgili coktuhafgunluk dün akşam bana son kalan google wave davetiyesini gönderdi. bugün bir ara onunla uğraştım. teşekkür ederim.

*çok sevdiğim biriyle (bugün sesini duymak güzeldi) geçen gece sohbet ederken söz kitaplara geldi ve bana jiddu krishnamurti isimli bir yazardan bahsetti. her zaman ki gibi araştırmacı ruhumla:) biraz araştırma yaptım. yazarın eserleri hoşuma gitti. bir kitabını almaya karar verdim. alıp okuyunca detaylı olarak bahsedeceğim.

*yine çok sevdiğim bir arkadaşım bugün kaz dağlarından kucak dolusu sevgilerini gönderdi. canımsın:)

*blogum ispanya bubu ve kenya dan papatya yorum alıyor.

26 Kasım 2009 Perşembe

işaretli yerden


huzur dolu bir bayram geçirmek dileğiyle...

18 Kasım 2009 Çarşamba

dün akşam ve notlar


*dün bir önceki postumda yazdığım gibi arkadaşıma çaya davetliydim. her zaman ki gibi çok lezzetli şeyler yapmıştı. uzun süre görüşemediğimiz için konuşacak şeyler birikmişti. dertleştik, uzun uzun sohbet ettik ve anıları hatırlayıp dakikalarca güldük:) bundan sonra arayı açmak yok.

*farmville ye rakip çıkmış bahçıvanlar diyarı meraklılarına duyurulur:)

*asi ve hırçın olmama rağmen kırılgan, narin bir yapım vardır. (var a/yok a kırılmam tabi) olaylar karşısında tepkilerimi hem sözlü olarak hem de mimiklerimle belli ederim. gerekirse kızar, laf sokar:D sitem ederim. ama bir süredir kızmıyor, kırılmıyor, laf sokmuyorum. ara sıra sitem edip, hırçınlaştığım oluyor tabi:)

not: fotoyu makinamı yanıma almadığım için telden çektim. masa kurulma aşamasındaydı ama dayanamadım çektim:)

17 Kasım 2009 Salı

merak kediyi öldürür

*blogger, twitter şu, bu derken şimdi de günlük diye bir şey çıkmış. nedir ne değildir diye bir baktım. başkalarının günlüklerini yazıyormuşsun. blogger için laf söylüyor ama bloguna o kadar emek veren birinin gidip de orda başkasının günlüğünü oluşturacağını sanmıyorum. kısacası beğenmedim.

*akşam uzun süredir görüşmediğim ve çok sevdiğim bir arkadaşıma çaya davetliyim. keyifli bir sohbetin bizi beklediğini düşünüyorum.

*geçtiğimiz pazar gününden hiçbir şey anlamadım. bunu yazdım çünkü bir sebebi var.

12 Kasım 2009 Perşembe

mim

sevgili sihirlisepet mimlenmiş ve cevaplamak isteyenlere gönderiyorum demiş. söz konusu olan mim kitap olunca cevaplamadan duramadım:)

*
şu an okumakta olduğunuz kitap ve kısaca konusu
ateşböceklerinin mevsimi. okumak isteyenlerde önyargı oluşturmak istemediğim için konusundan bahsetmiyorum. zaten bir türlü bitiremedim:)

*en son aldığınız kitap
ateşböceklerinin mevsimi

*şimdiye kadar aldığınız kitaplar içinde en sevdiğiniz
tara sokağı
paris'te beş gün
üç kadın üç pırlanta

*bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illahlah ettiren kitaplar
aldığım kitapları okurum. çünkü kimi okuyacağımı biliyorum:)

*elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap
katherine-şövalyelerin kadını

gelelim işin en zevkli kısmına mimi paslamaya
syhn
zeynebin yeri
tershareket

negatif enerji

negatif enerjiye inanan biri olarak bununla nasıl başa çıkarız yazmak istedim.

*kendimizi sevmek

*olumlu insanlarla bir arada olmak

*olumsuz düşüncelerden kurtulmak

*eleştiriye ve değişime açık olmak

*zamanı iyi yönetmek

*boş zamanlarımızda kendimizi yetenekli gördüğümüz konularla ilgilenmek

*spor yapmak

11 Kasım 2009 Çarşamba

hayalim


yarın sabah büyük bir işin görüşmesi var. bundan önce 2 tane işi fiyat farkı nedeniyle başka firmalara kaptırdık. dolayısıyla bu işi almayı çok istiyorum. çünkü gerçekleştirmek istediğim bir hayalim var. umarım bu iş olur ve ben ege den bir yer alırım...

10 Kasım 2009 Salı

Ne Mutlu Türküm Diyene


Selanik li olmaktan gurur duyuyorum.

Tüm sana uzanan dillere, ellere inat her geçen gün senin gençliğini büyütüyor, senin ilke ve inkılâplarının yolunda yürüyoruz. Atam sen rahat uyu.

''Beni görmek demek behemahal yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.'' Gazi Mustafa Kemal Atatürk

9 Kasım 2009 Pazartesi

haftasonu, film, ben ve o'na dair

*dün ve bugün yazdan kalma müthiş bir hava var.

*paranormal activity i dün 45. dk geç gelen arkadaşımla birlikte izledik. filmi izlemek isteyen olur diye konusunu anlatmayacağım. gece uyuyamam diye endişe etmeme rağmen uyudum:)) bu da demek oluyor ki haftaya yeni bir korku filmi izlemek şart oldu:D filmin bir sahnesine hiç bakamadım ve yine bir sahnesinden çok etkilendim. hala anlamış değilim ben nasıl korku filmi izledim:S

*rüyamda ağaçta yaşıyordum yaa. tam 2 gün ağaçta yaşadım ahahahh. baktım olmuyor 2 gün sonra indim aşağıya. rüya yorumu yapacak olan varsa ve bu şayet olumsuz bir şey ise sakın söylemeyin:(

*sevdiğim birine zaman ayırıp sohbet etmek hoşuma gidiyor. ama buna rağmen -sen meşgulsün diyerek naz yapmıyor mu deli oluyorum...

*birine özel bir şeyler söyleyip sözü ona bıraktığım an -senin gibi bir arkadaşım olduğu için gurur duyuyorum dediğinde söylenen şeylerin hiçbir anlamı kalmıyor...

*off hala bitirmem gereken bir maeve binchy romanı var.

4 Kasım 2009 Çarşamba

bir kadın ne ister ve kısa notlar


*3 kitap ve 1 film ulaşması gereken yere ulaştı:)

*cuma günü bir arkadaşımın doğumgünü var ve pazar günü buluşup kutlamamızı isteyebilir. pazar günü de birlikte film izlemek isteyen bir başka arkadaşım var. yine aynı gün bir arkadaşımın nikahı var.

*biriyle sohbet ederken hoşlanmadığınız konu hakkında -dinlemek/duymak istemiyorum dediğiniz halde karşınızda ki kişi anlatmaya devam ediyorsa n'aparsınız?

*kate hudson "kadın olmayı, SPA'da yapılan makyaj ve bakımları çok seviyorum" demiş. ben de seviyorum:)

3 Kasım 2009 Salı

karamel tadında

*3 kitap ve 1 film çokk uzaklarda şehir dışında bulunan sevdiğim birine gitmek üzere yola çıktılar:)

*müthiş ikililer
balık-roka
türk kahvesi-çikolata
bergamot aromalı lipton earl grey çay-elmalı turta
labne peyniri-erik marmelatı

*ara sıra birbiriyle karıştırdığım blog isimleri var:)
kediye kafa atan mucahit fare
kediye kafa atan psikopat fare
zeynebin yeri
zeynepin sesi
bir iki tane daha var ama sanırım ne demek istediğimi anladınız:)

*bir süredir msn i hayatımdan çıkardım. hotmail hesabımı da gmail e taşıdım. farmville de sona doğru yaklaşıyorum, bu da demek oluyor ki face i de hayatımdan çıkarmaya az kaldı. yaşasın twitter :)

2 Kasım 2009 Pazartesi

mum ışığı

pazartesi günlerini hiç sevmiyorum. yapmam gereken çok iş oluyor. işleri yoluna koyup akşam üzeri bir fırsatını bularak saçlarımı tekrardan karamel yapmak için kuaföre gittim. buraya kadar her şey normal. asıl hikaye şimdi başlıyor. kuafördeyim saçlarımın boyası bittiği an elektrikler kesilmesin mi:) kaldım mı öyle boyalı boyalı ahahahhh boyanın yıkanma zamanı geldi elektirik yok. mum ışığında hem saçlarım yıkandı hem de kesildi:) herkes mum ışığında yemek yemiştir ama kaç kişi mum ışığında saç kestirmiştir? kesilirken tırsmadım desem yalan olur. kesim bitti elektirik geldi. fönün ilk katını çektik kaşlarım alınıyor kaşımın biri alındı derken elektirik yine gitmesin mi ahahahhh neyse ki hemen geldi de sağ salim çıktım kuaförden. sonuç olarak çok romantik bir kuaför maceram oldu...

30 Ekim 2009 Cuma

çiçek fos çıktı!

romantiklerin bittiği gündür!
haberi okumuşsunuzdur. erkekler, çiçek gönderdikleri kadın kabul etmezse, çiçekçiye "yeni adres vereyim, oraya yollayın" diyorlarmış.
zaten oldum olası bu çiçek olayından gıcık kapmışımdır.
tamam, "çiçek" denen "tabiat harikası"nın hayranlık uyandırmadığı insan, insan değildir. bu kadar da ileri giderim bu hususta, öyle severim çiçeği.
fakat işte tam da bu yüzden "kötü adamlar" ın "kötü emelleri"ne alet olmuştur yıllardan beri.
"al çiçeği ver kalbini, ömrünü, her bir şeyini!"
ama olayın bu noktaya gelmesinde erkeklerden çok kadınların payı var.
ne zaman, nasıl olduysa üç-beş saftirik-romantik kadın çıktı, "bir demet çiçek yeter" gibi bir laf etti.
kadın kulağına ağzını dayayıp sabaha kadar anlatsa söylediklerinin bir tekini bile aklında tutamayan erkek, her nasılsa bu lafı kaptı, başına taç yaptı.
ondan sonrası malum; bakın, ceplerinde listeyle geziyorlarmış. ayçim, ecem, sedef... (ayşe, fatma'yı güncelledim.)
çiçekçinin çırağı arada dükkânı arayıp soruyor demek... "ayçim'i bulamazsam ecem'e mi gidecektim abi?"
bize müstahak!
erkek kısmının işini kolaylaştırmayacaktık.
o lafı eden kadın hiç olmazsa, "çiçeği bizzat erkek yetiştirmiş olacak"
falan da diyecekti.
adam 80 derece serada, k....... ter damlayarak çalışsaydı, her önüne gelen kadına çiçek yollayabilir miydi bakalım!

pakize suda

24 Ekim 2009 Cumartesi

one tree hill


aşk, fedakarlık ve hiç bitmeyen dostluklar...
cnbc-e de izlediğim dizilerden biridir. sanırım başlamış ve benim haberim yok. takip edemez oldum ya:(

izlemek isteyen olursa diye biraz daha bilgi verelim:)

küçük bir kasabada yaşayan bir grup eski dostun hayatın getirdikleriyle baş etme macerasını ve türlü engellerden geçip yine de ayakta kalan dostluklarıyla nefes almalarını anlatıyor...

kısacası herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir dizi...

not: cuma günü saat 21.05
tekrarı cumartesi 02.15/05.00/12.10 - pazar 04.50 - pazartesi 03.30


21 Ekim 2009 Çarşamba

kokular ve bize hatırlattıkları (mim)

sevgili sihirlisepet beni mimlemiş. hem de öyle böyle bir mim değil. mutlaka içinde unutacağım anılar olacaktır.

*beyaz sabun kokusu - çocukken yapılan haftasonu banyolarını hatırlatır.

*
kitap kokusu - kütüphaneleri hatırlatır.

*
iyot kokusu - yedikule yi hatırlatır.

*
naftalin kokusu - kokusunu sevmem ama bana anneannemi hatırlatır.

*ahh bir de sevgilinin kokusu vardır ki ona hiç değinmiyorum.

gelelim mimlemeye

best wishes
balbocukleri
kahve perisi
hayatımın renkleri

bugün hiçbir şey bana tat vermiyor

uyumadım, uyuyamadım...
gün içinde kim ne dedi, ne yaptı hiç anlamadım. zorunlu haller dışında ağzımı bıçak açmadı, açmıyor. bugün kahve içmedim. iştahım yok. müzik dinlemedim. birinin sesini duymaya çok ihtiyacım var.
gün özleyerek geçti, geçiyor...

20 Ekim 2009 Salı

mim geldi mim gitti

efendim bu mimi sevgili antigone nin blogunu okurken görmüştüm. zamanı geçmiş bir mim olduğu için de paslamamış, soruları seven cevaplasın demiş.
tam sevmiş cevaplıyordum ki sevgili syhn beni mimlemiş:)

*dolabını açtığında hangi renkler diğerlerinden daha fazla?
siyah, mavi

*alışverişe gittiğinde hangi mağazaya uğramasan olmaz?
marks&spencer

*kendini en rahat hissettiğin giyim tarzı?
ruh halime göre değişir:)

*günlük makyajında kullandıkların?
sadece rimel ve dudak parlatıcısı. gece parlatıcının yerini ruj alır. yüzüme hiç bir zaman fondoten, pudra sürmedim. maşallah kaymak gibi:)

*kesinlikle seksi diyebileceğin bir şey (büstiyer, mini etek vs.)
omuzu açık bir tunik ve görünen siyah askı

*asla giymem dediğin bir kıyafet?
abiye elbise, etek, gelinlik

*fiyatları gereği erişilmesi zor yabancı markalardan en çok beğendiğin?
aklıma gelmedi

*en fazla yatırım yaptığın sektör (eğitim, kozmetik, giyim, teknoloji vs.)
tabi ki giyim ve kuaför. bir kadına sorulmaması gereken bir soruydu:)

*kitap-film-spor...hangisini diğerlerinden daha çok yapıyorsun?
kitap. spor konusunda da koşu bandımla çok iyi bakışıyoruz:)

*dışardayken en çok yemek yemeği tercih ettiğin yerler?
bakırköy gelik
sultanahmet kalyon
ızgara et çok severim. alkol kullanmıyorum ama mezesiz yapamam. khaos duymasın canı çekicek:)

gelelim mimi paslamaya
kelebekdr
sihirlisepet
tershareket

19 Ekim 2009 Pazartesi

mimlendim...

sevgili kelebekdr beni mimlemiş. teşekkür ediyorum.

*en sevdiğin şehirler hangileri?
türkiye nin yarısından çoğunu gezdim. ilk sırayı doğup büyüdüğüm şehir diye söylemiyorum ama istanbul alıyor. sonra da balıkesir.

*favori filmin hangisi?
eskilerden bir film söyleyeceğim. aşk engel tanımaz.

*en çok hangi renk giyinirsin?
tercihim sporsa mavi tonlarını tercih ederim. klasik ise siyah. siyahtan vazgeçemiyorum. hatta arkadaşlarım ara sıra takılır -stuven yine mi kedin öldü:)

*özlediğin?
aşkı özledim. el ele yürümeyi, sarılmayı, öpmeyi, birlikte film izlemeyi...

*beklediğin?
bu durumda aşkı bekliyor oluyorum:) bir de bu aralar şehir dışında bir iş almayı olabilir.

gelelim mimi paslamaya.
onuncu köyün adamı
mugemmell
khaos biliyorum mimleri sevmiyorsun ama olur da seversen cevaplarsın:)

18 Ekim 2009 Pazar

biraz biraz

*bugünü dinlenerek geçirdim. yarın da bıraksalar dinlerim:)

*bu aralar uyku düzenim bozuldu. sabaha karşı yatar oldum. şikayetçi değilim.

*ben pazar sabahları kahvaltımı sarıyer de yaparım. bu sabah gitmedim. malum maraton malum trafik. ama diyeceğim bu değil. bir süredir karşıma özel van kahvaltısı çıkıyor. bir haftasonu gidip tatmak istiyorum. bakalım nedir ne değildir. aslında bunu gidip van da yemek lazım:)

*sevdiğim biriyle aşk ve özgürlük hakkında konuşurken şöyle dedi -özgürlük birlikteyken de vardır...

*hava bir açık, bir kapalı. bir üşüyorum, bir sıcaklıyorum.

*kahve kokusuna dayanamıyorum. (sohbet eşliğinde) tabi ki çikolataya da:)

*off yine kilo almışım. (gördüğünüz gibi bunu en sona yazdım okumasanız da olur)

15 Ekim 2009 Perşembe

mim

*en sevdiğiniz 3 çiçek ismi?
şebboy, kasablanka, orkide

*gerçekleşmesini istediğiniz 3 hayaliniz?
ege ye yerleşmek
fas a ve italya ya gitmek. fas bana çok büyülü geliyor.

*en sevdiğiniz ve sevmediğiniz 3 huyunuz?
sevdiğim; samimi ve fedakar olmam, güçlü bir hafızamın olması.
sevmediğim; asi olup hep kendi bildiğimi okumam, kırıldığım zaman geri dönüşlerimin olmaması. bu son söylediğim çok önemli.

*gıcık olduğunuz 3 hareket?
kız gibi naz yapan erkekler
mütevazilikten yoksun ukalalar
hem karnı doysun hem pastası dursun isteyenler

*bu benim bu güne kadar ki en kara günümdü. dünya başıma yıkıldı ve bir daha ayağa
kalkamam diye düşündüğünüz olay?
şu ana kadar yaşamadım. umarım yaşamam ama hayat bu.

gelelim mimi paslamaya
stildirektoru
allegra'nde
seyhan'dan
tershareket

not: bu mimi di'li geçmiş zamanlarım dan aldım:)

13 Ekim 2009 Salı

kısa kısa

*az önce bir arkadaşımla uzun bir telefon görüşmesi yaptım. konuşurken aklım başka yerde olduğu için de hiçbir şey hatırlamıyorum. acaba bunun nedeni (zaman içinde kendime neden sorusunu sorup, elimden gelen her şeyi yapıp, bir karar verip) umrumda olmadığı için mi? bence evet.

*yine az önce, bir önce ki postumu okuyan komşu yakadan arkadaşım bana şöyle dedi -eğer seni birazcık tanıdıysam bu yazıyı şu şu sebeple yazdın. üzgünüm beni hala tanıyamamışsın.
bana aşk romanları okuduğum için -aşk okunmaz yaşanır dedin ya sana bir kitap buldum.


*bugün sevdiğim biriyle sohbet ederken sohbet arasında bana -kızım aşıksın sen dedi. bazen yerini korkulara bıraksa da aşk güzel şey. gerçi sen aşkta korku olmaz dedin. oluyor. kaybetme korkusu, duymak istemediğin bir şeyi 2.ci kez duyma korkusu.

ayrıntı

ilk olarak gözlerimiz görüyor olsa da ilk bakışta beğenmediğimiz biriyle aşk yaşanmaz diye bir şey yok. tip olarak beğenmediği birini de sevebiliyor insan.

sevdiğimizin hatalarını görmezden geldiğimiz olmuyor mu?

hiç kimse kusursuz ve hatasız değildir. insanın yaşı ve yaşadıkları da seçimlerinde önemli yer tutuyor. hepimiz bir kere olsun dış görünüşe aldanmışızdır...

huyu çirkin olanın yüzü güzel olsa neye yarar?

bütünüyle güzel insanları sevmem. ufak bir ayrıntısının güzel olması yeterlidir. gülüşü, bakışı, sesi, eli vs.

not: bu yazımı daha önce başka bir başlık altında ekşi de yazmıştım.
neden yazdığıma gelince ben olayı çözmüşüm:) bardağın dolu yarısını görüyorum.

10 Ekim 2009 Cumartesi

gençlik kolları

akşamdan beri yazıcam anca fırsat bulabildim. akşam t.d.f. gençlik kolları toplantısında başkanlık/başkan yardımcıları seçimi vardı. gidiyim gitmiyim derken oyumu kulanmak için çıktım yola. çıktım çıkmasına da trafiği görünce hadi yæ dedim beni mi buldun. sıkıntı daha ordan başladı anlayacağınız.
neyse ki sonunda yetiştim oylamaya. paso elimizi kaldırıp indirdik ahahahh. başkan olmak isteyen de istemeyen de başkan oldu :D burdan hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum. özellikle de ismi her listede okunan ve sandalyesiyle masadan yavaş yavaş kapıya doğru yönelen F. yi :)
unutmadan listeye ismini yazdığım 6 arkadaş da başkan oldu:) seçim bittiğine göre bunu söyleyebilirim.
Y. seni ayrıca tebrik ediyorum. naptın ettin başkanlığı devrettin. ama organizasyon dan yırtamadın hiii:) itirazını kabul etmeyerek yine bi görev verdiler. kulis oluşturulmuş:) hep G. nin başının altından çıktı.
akşam rahatsızlanan sevgili E. ye burdan tekrar geçmiş olsun diyorum. genel sekreterimiz kendine dikkat et:)

not: toplantı günü değişcekti es geçildi hatırlatırım.

5 Ekim 2009 Pazartesi

çözemedim

*kimsenin 4/4 lük olmadığını biliyorum. artık bazı şeyleri aşmış biri (kişi kendini bilir) olarak neyin doğru neyin yanlış olduğunu da biliyorum.

*iki kişi arasında ki uyum oturup konuşamadıktan sonra neye yarar?

*biriyle her zaman konuşacak bir şeyler buluyorken sana elini uzatmıyorsa konuşulanlar neye yarar?

*biriyle konuşacak hiçbir şey bulamıyorken sana elini uzatıyorsa bu neye yarar?

4 Ekim 2009 Pazar

surrogates


bu gün arkadaşım E. ile üsküdar da buluşup sinemaya gitmek için kadıköy e geçtik. hayatımda izlediğim en kötü 2. ci filmdi. ben daha çok romantik/komedi tarzı filmleri sevdiğim için bu tür filmler bana keyif vermiyor.
film insanların evden çıkmadan her işlerini suret denilen robotlara yaptırmalarını konu alıyor. filme biraz da bruce willis için girdim ama umduğumu bulamadım. bu filmi beğenen birileri olucak mı çok merak ediyorum...

27 Eylül 2009 Pazar

sen de mi brütüs

hayatımızda çok az olmakla beraber önem verdiğimiz, her şeyi konuşabildiğimiz, birlikte gülüp/ağlayabildiğimiz kişiler vardır. öyle ki insan en yakını/sevdiği kişi ile paylaşamadığı şeyleri bile oturup onunla paylaşır ve o kişi günün birinde öyle bir söz eder ki nasıl yani yaa der susar kalırsın. çünkü kırılmışsındır. kırmak istemezsin.
bir kez daha anladım ki benim başıma ne geliyorsa samimi olmamdan geliyor...

vee yaşar şöyle diyor

alıştım alıştım alıştım
alışmalara çalıştım
bütün bu olanlardan
bütün yaşananlardan
öğrendiğim bir şey varsa sabır...

bana dair

bu sabah kahvaltıyı dışarıda yapacağım için erken kalktım. hazırlanıp tam gözüme rimelimi sürdüm ki sol gözümde bir batma salya sümük bi hale geldim. kahvaltı öncesi doktora mı gitsem acaba diye düşünürken yola çıktım. doktor da pazar günleri muayenehanesinde olmuyormuş:( mecbur hafta içine kaldı.
ben tüm o batmaya rağmen gidip sarıyer de kahvaltımı yaptım:) bu arada vatan cd. ni saat 14.00 kadar trafiğe kapadıkları için baya bi dolanmak zorunda kaldım. neyse kahvaltı sonrası her zaman ki uğrak yerim olan istinyepark a uğradım. fazla oyalanmadan eve geldim.
gözüm şimdi daha iyi.

26 Eylül 2009 Cumartesi

mim

şu an çantanda neler var?

ben büyük çanta kullanmayı sevmeyenlerdenim. çok da düzenli çanta kullanırım. çantamı doldurmayı da hiç sevmem.

*cüzdan ( kimlik, kartlar, para... )
*telefon ( kulaklık, şarj )
*ıslak mendil
*selpak
*anahtarlar
*gözlük
*2 tane dudak parlatıcısı
*bademli çikolata
*ped ( her çantamda vardır )
*küçük boy moleskine
*kalem

gelelim mimi paslamaya
stil direktoru
zardan kadin
sinirli prenses

refleks

kendisini yanlış ifade ettiğini söyleyen birine, ee madem öyle bir kez daha dene öyleyse dediğimde neden -beni sıkıştırma der ki? ben nedenini biliyorum ve bu yazıyı okucayacağını da biliyorum. seni sıkıştırdığım falan da yok. kendini yanlış ifade ettiğini söyleyen sensin. belli ki söylemek istediğin bir şeyler var. ben seni tüm düşüncelerinle başbaşa bırakıyorum. önce kendi içinde ki fırtınaları dindir...

25 Eylül 2009 Cuma

canımcım

sevgili S. ören deymiş (-----z) dün öğrendim. işyeri 3 gün ücretsiz izin verince tatili 7 güne çıkarmış. ne güzeldir şimdi orası.
ah bir de şu vakit ayırma işine bir çözüm bulsan her şey çok daha güzel olucak. bunu her şeyin yavaş yavaş yoluna girdiğini bildiğimden söylüyorum.

üzerimde kısa beyaz bir ip buldum. sevdiğimi görücem. öyle derler:)

24 Eylül 2009 Perşembe

gülüşlerim düş oldu

*biriyle bir şeyler paylaşmak istediğinde mesafeleri bahane ediyorsa ortada paylaşılacak bir şey yok demektir.

*nazan öncel hayranıyım fakat bu aralar sezen dinliyorum.

geçer geçer daha öncekiler gibi
bu da geçer neler neler geçmedi ki
yine düşer deli divane gönlüm aşka
aşka
aşka
aşka vurgunum ben

*3 arkadaşı blogger dünyasına kazandırıyorum. bloglardan biri bitti, biri yapım aşamasında, diğeri de önümüzde ki günlerde oluşacak.

23 Eylül 2009 Çarşamba

vurgun yedim

*bir sözüne ''işte bu'' dersin tanımaya karar verirsin. tanır, değer verirsin. değer verir, seversin. sever, özlersin. yoğunum der, arayıp/sormaz-gelip/gitmez peki (pekilerim tehlikelidir) dersin. bunları dile getirirsin, -kızma bana der. rahatlığın da bu kadarı pes doğrusu.

*kendimi dondurmak istiyorum. 20 yıl sonra kaldığım yerden devam etmek şartıyla. yok mu bunun bir formülü?

*sol el bileğimi incitmişim:(

*ramazan bitti bitmesine de benim tüm uyku düzenim bozuldu. gece hiç uyuyamadım.

*gelelim başlığa. mfö şarkısı. sözlerini de yazıyım da tam olsun.

aşkta böyle derinlere inmeseydim
sevenlerden başka türlü sevmeseydim
tapar gibi yüzüne yüz sürmeseydim
geceleri yollarına düşmeseydim
vurgun yedim
bu sevdadan vurgun yedim

yok ben sözleriyle yetinemem diyorsanız linke tıklayın.

22 Eylül 2009 Salı

sonbaharda aşk başkadır


*ben bu sonbahar aşık olmak istiyorum. hatta sadece aşık olmakla kalmak istemiyorum.

*bugün bir ara telefonum çaldı. bir süre telefona bakakaldım. çünkü hiç beklemediğim biri arıyordu. nasıl şaşırdım anlatamam.

*ramazan da iftar organizasyonları derken bugün de arkadaşlarla bayramlaşmak için bir cafe de toplandık. ortam önce biraz baydı fakat sonrasın da yeni bi oturma düzeni yapılmasıyla daha sıcak oldu. unutmadan son zamanlarda dışarıda yediğim en güzel tiramisu yu yedim:)

16 Eylül 2009 Çarşamba

kadınsal mevzular

*spor ve klasik kıyafetleri bir arada kullanmayı seviyorum. kumaş pantolon, tunik, topuklu ayakkabı ve kot mont gibi gibi...

*sonbahar geldi ama benim yakalar bir türlü kapanmadı. hoş yaz-kış fark etmiyor. mubarek hep açık. napim ruhum böyle. her şeyden vazgeçerim dekoltemden asla.

*kış dedim de kendimi bildim bileli 2 parfüm kullanırım. biri burberry (clasic) diğeri joop. maalesef uzun bir süre önce joop un bayanı üretimden kaldırıldı. yeni üretilen unisex i de ben beğenmiyorum. kış için ideal kokuydu. nedense erkeği hala piyasada. ''ama haksızlık bu...'' calimero yu hatırlayan var mı?

15 Eylül 2009 Salı

kelimelere inancımı sarsan simgeler var

*geçenlerde biri –ne zamandır aklımdasın, arayıp ziyaretine gelmeyi düşünüyordum dedi. çok merak ediyorum acaba kendi bu dediğine inandı mı?

*verdiğim ve aldığım sözleri unutmam. hiçbir şeyi unutmadığım gibi ama insanlar söyledikleri şeyleri çok çabuk unutuyorlar.

*ben her zaman kendi bildiğimi yaparım. kafamda soru işareti kalacağına yaşayarak görmek daha mantıklı.

*cnbc-e de izlediğim dizilere bir yenisi daha eklendi. leverage.

*n’olcak bu beşiktaş ın hali.

14 Eylül 2009 Pazartesi

mim geldi hanımm

sevgili Pretty in Think beni mimlemiş ve ben yeni gördüm:( daha fazla bekletmeden cevaplara geçiyim.


1- bloguna neden bu adı verdin?
çünkü çocukluğumda geçmeyen zaman artık çok çabuk geçiyor. beni de bir telaş almış durumda.

2- blog yazarken star tribiyle istediğin, olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?
evet var. sessizlik.

3- en son satın aldığın garip şey nedir?
ben her gün bir şeyler alıyorum ama aklıma aldığım garip bir şey gelmedi. ne garip kızım ben ya.

4- şeker gibi olduğun anlar ne zamanlardır?
hep şeker gibiyim. uykumu alamadığım zamanlar hariç.

5- ''arkadaşım artık sormayın şunları!" dediğin şeyler nelerdir?
yaş kaç oldu? kilo mu aldın-verdin? evlilik yok mu?

6- seksin sendeki rengi nedir?
renge gerek var mı?

7- aynaya bakınca gördüğün nedir?
karamel tadında birini görüyorum.

8- kendini okutan blog dediğin bloglar hangileri?
gözetlediklerim bölümünde ki tüm bloglar.

9- bu blogun sahibi/sahibesi ile karşılaşabileceğin yerler nerelerdir?
ege(akçay), istinyepark, capacıty

şimdi de gelelim mimlemeye

astronotfehmi
kahve perisi
sihirlisepet

12 Eylül 2009 Cumartesi

bir eylül akşamı

*şimdi girdim eve. bu akşam arkadaşlarla tophane fasuli de buluştuk. anlayacağınız hareketli bir iftar yemeğinden geliyorum. 56 kişi bir araya gelir de hareket olmaz mı:) yemekler fena değildi ama sohbet, eğlence ve arkadaşları görmek güzeldi. çarşamba akşamı 70 kişiyle bir başka iftar yemeğimiz daha var.

*fırsat bulamadığı için arayıp sormayan kişilere söyleyecek bir sözüm yok.

*birkaç gün önce bir blog keşfettim. sizinle de paylaşmak istiyorum burcinindenemeleri

*bu aralar dilime fikret kızılok un bir parçası dolanmış durumda

bir gün olsun unutunca
dışımda kalıyorsun
oysa seni düşününce
içime sığmıyorsun
zaman zaman o zaman
zaman zaman o zaman

6 Eylül 2009 Pazar

sevmeye göreyim

ben her zaman kadın/erkek seviyorsa sevdiğini söylemesinden yanay(d)ım.
ama bunu bir daha söyleyeceğimi, söyleyebileceğimi sanmıyorum/düşünmüyorum.
bundan sonra kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyeceğim.
artık kimseyi hayatımın merkezine oturtmayacağım.
her zaman önce ''ben'' geleceğim.

E. geldi Y. gitti

*ek$inin en mütevazi, en sevilen, en hoş sohbet, en iyi dinleyici yazarı lurgee blogumun gossip girl e benzediğini söyledi:)

*yazdıklarını çok severek okuduğum bir blog var(dı) SU'dan. bir süredir post girmediği için bi bakıyım dedim ve şu yazıyla karşılaştım. maalesef, aradığınız blog mevcut değil. sevgili SU okuyorsan bir ses ver.

*SU'dan diyince aklıma bir metin yıldız esprisi geldi. ''sudan'a gittim sudan sebeplerle.''

not:başlık lurgee deyimi.


5 Eylül 2009 Cumartesi

duygusal krizdeyim

az önce bir şey gördüm. daha doğrusu öncesinde hissettim. hatta geç bile farketmiş olabilirim. nedense öyle düşünüyorum. çünkü içimdeki ses bana öyle söylüyor. kitlendim. şu an kafam biraz karışık. aslında biraz değil baya bi karışık. düşünüyorum ama olup bitene bir anlam veremiyorum. ahh yine beni küstürüyorlar.herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmekten yoruldum. bir gün birinin çıkıp -ben senin yerine herşeyi düşündüm demesini o kadar çok istiyorum ki.

4 Eylül 2009 Cuma

kısa kısa

*karamel olan saçlarımın üstüne sarı gölge attırdım. en kısa zamanda karamele dönüş yapıcam. kuaförde yeni biri başlamış. çok yakışıklı. bir ara kulağımı uçuruyordu. sinirlenmek yerine ben nasıl koptum anlatamam. neyse ki tek parçayım.

*bir süredir görüşmediğim, konuşmadığım biri var ve bu durum benim canımı çokk sıkıyor.

*şu an fonda sezen çalıyor

gel sarıl bana sarıl seni istiyorumm
gel neden bilmem özlüyorum ellerini ver
yok yalan değil artık inkar etmiyorum yeter
hatta belki seviyorum istiyorsan eğer

*kulakları çınlasın geçtiğimiz günlerde biriyle sohbet ederken pikniğe gidelim demişti. ben de 2 kişiyle piknik olmaz dedim. o da -ben 5 kişilik yerim dedi.
neden ve nerden bilmem aklıma geldi.

*kulağı bile delik olmayan ben sağ bileğimin içine dövme yaptırmak istiyorum.

1 Eylül 2009 Salı

hala umudum var

niyetim bu sene bayram dahil sezonu 2 tatille kapatmaktı. kapatmaktı diyorum çünkü birkaç gündür yaptığım araştırmalar sonucunda işletmecilerin fiyatları bir hayli uçurduğuna şahit oldum. araştırmaya safronbolu dan girip ağva dan çıktım. adam 4 günlük pakete 900 tl. demedi mi o an söylemek istediklerim resmen gözlerimden okunuyordu. şunun şurasında kısa bir tatil yapmaktı niyetim. zaman kısıtlı olsa da ben araştırmaya devam ediyorum. hani olurda daha uygun bir fiyata nezih bir yer bulup rezervasyon yaptırabilirim diye. şayet gidemesem de öyle çokk üzülecek değilim. nasip kısmet diyorum ve ekliyorum.

kısmet belki de şoför ismet:)

26 Ağustos 2009 Çarşamba

blogumun yeni imajı

son günlerde herkes de bir tema değişikliğidir gidiyor. baktım olucak gibi değil yeniliğe açık biri olarak bende olaya dahil olıyım dedim. henüz detaylı olarak girişmedim işe ama az çok şekilde görüldüğü gibi olucak. şimdi soruyorum bunun üzerinde mi yoğunlaşıyım yoksa derhal eski temaya mı döniyim?

25 Ağustos 2009 Salı

bugün tüm huysuzluğum üzerimde

*insanın hem burcu hem de yükseleni yengeç olunca, fazlasıyla değişken olabiliyor. ne de olsa ayın yönettiği tek burç.

*ara sıra bazı bazı genellikle sık sık kafama taktığım şeyler yüzünden yatakta dönüp duruyorum.

*başım ağrıyor.

*ramazanın 5 günü ve ben hala sersem gibiyim.

*çantalarımın birinde para unutmuşum:) accessorize dan eldiven+atkı(lar) alıcam.

*bir ara akşam kuaföre gidicem, karamelin üstüne altın sarısı gölge attırmak için. belkide vazcayarım.

*sabaha karşı alarm beni mfö nün ''bu ne biçim hikaye böyle'' şarkısı ile kaldırdığından fena halde dilime dolanmış durumda.

21 Ağustos 2009 Cuma

yüzük parmak



baş parmak anne babamızı
işaret parmak kardeşlerimizi
orta parmak kendimizi
yüzük parmak eşimizi
serçe parmak çocuklarımızı temsil eder.

eşimizi temsil etmesi için neden yüzük parmak seçilmiş? bunun için bir test yapalım.

ellerimizi fotoğrafta ki gibi birleştirelim.ellerimiz bu pozisyondayken parmaklarımızı sırasıyla birbirinden ayıralım.

*baş parmaklarımızı birbirinden ayıralım ve sonra eski haline getirelim.
*işaret parmaklarımızı birbirinden ayıralım.
*orta parmak bizi temsil ettiği için serçe parmağa geçelim.
*son olarak yüzük parmağımızı birbirinden ayıralım?

anne babamız, kardeşlerimiz ve çocuklarımızla hayatımızın belli bir bölümünde ayrılırız. eşimizle iyi günde kötü günde dediğimiz için hayatımızın sonuna kadar beraber kalırız.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

ilk ödül


efendim sevgili sihirlisepet bana ödül vermiş. ben bu sene ki blog yarışmasını bir kaç günle kaçırdığım için baya bir üzülmüştüm. dolayısıyla bu ödül benim için süpriz oldu:) teşekkür ederim.

şimdi sıra 7 tane blogu ödüllendirmekte. kural böyleymiş. bir de haber vericez.

hesionka
gunesligunler
allegra-nde
kelebenk
pretty
hop-çiki-yaya
hupce

şimdi de gelelim cevaplamamız gereken soruya. bu da bir diğer kural.

kendimizle ilgili 7 ilginç şey

*ne zaman bir pantolon paçası yaptırsam, biri diğerinden uzun olur.
*kimseyle karşılaşmak istemediğim bir gün, en olmadık kişiyle karşılaşırım.
*aklıma gelen başıma gelir.
*kahvaltı yaparken reçeli hep kahvaltının sonunda yerim.
*sabahları uyandığımda sese tahammül edemem.
*bir şeyi çok istersem olmaz.
*taze fasulyenin kılçıkları tek tek kesilmezse yiyemem. eti sadece ızgara yerim.

hadi bakalım kolay gelsin...

17 Ağustos 2009 Pazartesi

ortaya karışık

*kendime D&R dan MOLESKINE aldım. bu ufak not defterlerini çantamda taşımak hoşuma gidiyor. not almayı seviyorum.

*arkadaşlarımdan E. tatilde :( denizin ve güneşin tadını çıkarıyor...dediğine göre yatıp kitap okuycakmış:P hiçç sanmıyorum.

*cuma akşamı federasyondan arkadaşlarla cafeye gitmiştik. bulunduğumuz yer yüksek olduğundan baya rüzgarlıydı ve baya üşüdük. (beylerden biri her ne kadar delikanlı adam üşümez desede üşüdükleri her hallerinden belliydi) yanıma şal almadığım için baya bi pişman oldum. şifayı kapmışım.

*geçenlerde tv de bir yarışma programının fragmanını gördüm. hafızam beni yanıltmıyorsa ''benim kocam bir melek'' di sanırım. neyse fragmanı izlerken baya bi güldüm. adamlar evde temizlikten yemeğe her işi yapıyorlar. daha doğrusu yapmaya çalışıyorlar. bir taraftan da söyleniyorlar:D bir ara biri yatağa çarşaf geçirmeye çalışırken yatağı fırlatıp attı:D en güzeli de içlerinden birinin kadın olmak zor iş demesiydi. ah be abicim geç anladın ama olsun...

not:bu aralar başlıklarda sıkıntı yaşıyorum.

16 Ağustos 2009 Pazar

harika bir haftasonu

tatilden geldiğimden beri S. ile görüşememiştik. konuşacak o kadar çok şey birikmişti ki nihayet bugün bir araya gelebildik. niyetim bugün için sabah buluşup güne kahvaltıyla başlamaktı ama S. nin işi dolayısıyla sabah buluşamadık. buna rağmen günüm çok güzel ve dolu dolu geçti. önce bir cafede oturup bol bol sohbet edip hasret giderdik. sonra da başbaşa akşam yemeği yedik. ahh bir de avrupa yakasından tuzla ya geçmek olmasa her şey daha güzel olucak...

13 Ağustos 2009 Perşembe

sora sora bitmiyor hiçbir cevap yetmiyor

*birinin yalan söylediğini anladığım anda, içimde ona karşı olan tüm sıcaklık yerini buz kütlelerine bırakıyor.

*birkaç gündür canım sıkkın. hani küfür edebilsem edicem o derece. canımı sıkanın canı çıksın.

*bir arkadaşım tatile çıkıyor. tatilden yeni gelmiş olmama rağmen gidesim var. bayram gelse de bir yerlere gitsem.

*ismi lazım değil vefasız hayırsız olan biri var. serdar ın şarkısı geldi aklıma, ismi lazım değil o bir vefasız çıktı… valla hiç dökülemez gözyaşımdan. ağlamış olsam, ağlamaktan çok vefasız olan birine ilgi duyduğum için kendi halime olurdu. neden ağlatasın beni sen yaa. çok sıkı konuştum hee.

*sanırım bir erkek bir kadına senden hoşlanıyorum dediğinde;
yani öyle duygusal bir şey yok tamamen fiziksel
bir kere verirsen sevebilirim de demek istiyor

*ihtiyaçları para, iş ve zevke dayanan erkekler neden kadınları isterken kaçamak için ayrı, ilişki için ayrı, evlilik için ayrı istiyorlar?

12 Ağustos 2009 Çarşamba

stuven de yemekteyiz

dün akşam t.d.f. den E. ve Y. bendeydiler. E. ile yeni tanıştık ve kendisini tanımaktan memnuniyet duydum. bir araya gelişimizin sebebi bir süredir ilgilenemediğimiz bir forum içindi. (duy da inanma)

Y. nin, önden içecek olarak ne ikram ediyim soruma karşılık -bizi içecekle mi kandıracaksın? hiç bir şey hazırlamadın mı? bırak içeceği, karnımmm açç benimm deyişini unutmak olmaz :D

kısacası hoş sohbet eşliğinde güzel bir akşam geçirdik. yedik içtik.


not:takipcim Ç.(artist) bir daha ki sefere seni de aramızda görmek isteriz:) ramazan da iftar yemeği düzenlemek istiyoruz. imza ''olgun ve muzur insan, ikisi bi arada nasıl oluyosa'' :P muzurluğuma bir örnek versene :D

7 Ağustos 2009 Cuma

evde tek başına

başlıktan da anlaşılacağı üzere bu akşam evde yalnızdım. bir güzel uzatır ayaklarımı uslu uslu film izlerim dedim ama izlerken baktım ki kendi kendime gülüp, hüzünleniyorum... paylaşıp, tartışacak kimse yok. bir ara mesaj yazarken buldum kendimi. bi an tereddüt ettim yollayıp yollamamakta ama yolladım. gerçi cevap vermedi. bu saatten sonra verdiyse de bilmiyorum. çünkü kapadım telefonu.
çok yalnızım be blog :P
neyse gidip yapıcak bir şeyler bulayım...

6 Ağustos 2009 Perşembe

ben geldimmm


tatil bitti ama üzülmüyorum. çünkü bayramda kısa bir tatil daha yaparak bu sene sezonu çift tatille kapatmayı düşünüyorum. efendim cumartesi günü geldim ege den. geldiğimden beri bir türlü yazamadım. ancak yerleştim de :)
tatil çok güzeldi. bol bol resim çektim, yöresel yemeklerin tadına baktım, alış-veriş yaptım, yüzdüm, güneşlendim vee tüm bunları yaparken üşüdüm. ve ben bundan hiçç şikayetçi değilim. bulunduğum yer, ida dağı ve edremit körfezi nin tam ortasında bulunduğu için baya bi rüzgarlı. nem oranının 0 olduğu, zeytin ağaçlarıyla kaplı bir yer. istanbul a geldiğimden beri yanıyorum yaw...


*bugün çok yoruldum. bütün günüm babet ayakkabı aramakla geçti. her yere arabayla gittiğim için babetler çok rahat ve kullanışlı oluyor. ilk durağım capacıty di, ama maalesef hüsranla sonuçlandı. sonra ki durak istinyepark, ama içime sinen tek bir babet bile bulamadım. son durağım ise galleria dı, tam umudu kesmiştim ki pierre cardin de çok şık bir bir babet buldum. vee yorulduğuma değdi.

17 Temmuz 2009 Cuma

vee stuven doğdu

efendim bugün benim doğum günüm:) çocukken geçmeyen günler nasıl oldu da bu kadar çabuk geçti anlamış değilim. sabahtan beri telefonum hiç susmadı. özellikle beklediğim bir telefon vardı ama maalesef gelmedi:S e elbet ben bunun sitemini yaparım...
hatırlayan tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

düşüncelerim bıkkın

bu aralar hayatımda hiçbir şey istediğim gibi gitmiyor. her şey üst üste geliyor. yerle yeksan bir haldeyim. içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. sürekli düşünmekten artık düşünemez oldum. bir süre her şeyden teknoloji de buna dahil uzak kalmak istiyorum. önümüzdeki haftasonu ege ye gidiyorum. ege bana iyi geliyor...

5 Temmuz 2009 Pazar

gözlerim nemli



bugün biraz üzgünüm. ya yanlış anlaşılıyorum ya da bir yerde bir yanlış yapıyorum. bir kadın olarak elimden geleni, üzerime düşeni fazlasıyla yapıyorum. sadece benim düşünmem, istemem olmuyor. yetmiyor...

engeller, ortada değer varsa aşılır.

25 Haziran 2009 Perşembe

alış- veriş

*bu sıcak perşembe gününde bakırköy ün altına üstüne getirdim. niye mi? niye olucak kıyafet almak için. malum yazın gelmesiyle düğünler başladı. niye yaparlar sanki şu düğünleri anlamış değilim. gidin 2 şahitle kıyın nikahınızı ve biz evlendik diyin olsun bitsin. neyse ki yorulduğuma değdi. içime sinen bir kıyafet ve ayakkabı/çanta bulabildim.

*bir süre önce çok sevdiğim telefonumu düşürmüştüm. bugün tekrardan yazılım yüklesinler diye götürdüm yeni telefon alıp çıktım. eve geldiğimden beri onunla uğraşıyorum. daha alışamadım ama bir iki güne her bi şeyini öğrenmiş olurum...

20 Haziran 2009 Cumartesi

maşukiye


yarın ki piknik için hazırlıkları tamamlamış bulunuyorum. sadece ben 2 tepsi börek yaptım. ee naparsın tam 60 kişi. yaa aslında bu piknik değil, bildiğin gezi.
gidilecek olan yerde zaten kiremitte kaşarlı balık ve mantar vs. olucak ama bu yaptıklarımız trekking den sonra yenilecek :)

ben bu geziye S. ile birlikte gidicektim. ama maalesef iş yerini taşıdığı için gelemiyor. bana ''sen gidebilirsin'' dedi demesine de bende heves kalmadı yaa :( daha öncesinde de geleceğimi bildirdiğim için gitmemezlik de yapamıyorum...

yarın sabah 08:30 da tüm tdf (sürüye yandan eklenmeler) tam kadro olarak hazırız.

14 Haziran 2009 Pazar

ankara'dan dönüş

*yorucu bir yolculuk geçirdim. cumartesi sabahı yola çıkıp pazar günü sabahın 04.00 de eve gelmek zordu. ama her şey o kadar güzeldi ki aldığım keyif tatlı yorgunluğa dönüştü. düğün hiç abartısız harikaydı. her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. kısacası ben yapsam ancak bu kadar olurdu.

*düzce de M. İle yaptığım kısa sohbetin tadı damağımda kaldı desem yeridir. ama biliyorum ki bir gün acısını çıkarırız…

*bugün 5 çayında S. bendeydi. harika bir hafta sonu geçirdim. onu dinlemek, onunla bir şeyler paylaşmak, zaman geçirmek çok hoşuma gidiyor. adeta büyüleniyorum. ayrıntılara girmeyeceğim :)

11 Haziran 2009 Perşembe

kısa kısa

*efendim az önce girdim eve. güzel bir akşam sohbetinden geliyorum. bilen bilir gece sohbetlerini çok severim...

*cumartesi sabahı ankara'ya gidiyorum. swiss otel de yapılacak bir düğün için. ankara lılar kızmasın ama sevmiyorum ankara'yı. bana renksiz, ruhsuz bir şehir gibi geliyor. duruma göre gitmişken beypazarı'na uğrayabilirim. keyifli olur. şimdiden yol gözümde büyüdü...

*bu ayın 21 de maşukiye de piknik var. geçtiğimiz cumartesi S. ye bahsetmiştim.
-olur gideriz demişti ama bu aralar çok yoğun çalıştığı için gelebilecek mi bilmiyorum. gerçi işlerin %90 nı bitirmiş. umarım gideriz...

düzce'de bir arkadaşım var. oraya kadar gelip uğramadığımı duyarsa kırar bacaklarımı :P

9 Haziran 2009 Salı

şsshtt aramızda

*dün akşam Ç. (artist) ile sohbet ettik biraz. 15 mart tan beri görüşmüyormuşuz. (bayılıyorum yaa tarihleri hatırlayan erkeklere) şöyle biraz dertleştik de sitem etti (git blog a anlat diyerek) takipteymişim :)

*tatil alış-verişini bitirdim gibi bişi. ufak tefek eksiklerim kaldı. bugün kom dan bikini aldım kendime ama pek içime sinmedi... nedense şansım yeşilden gidiyor. hadi bakalım hayırlısı...

*kuaförden çıkarken S. dan msj geldi:
-ne güzel msj yazıyorsun sen öyle :) ben kaç gündür gece yarılarına kadar işteyim biliyor musun? o yüzden ilgilenemiyorum seninle...

şimdi ''sen ne cvp yazdın?'' dediğinizi duyar gibiyim.
pışıkkk söylemiycem.

7 Haziran 2009 Pazar

iyi ki varsın

içimde bir başkalık var

hani ara sıra yazılarımda bahsediyorum ya özlediğim duygular var diye. uzunnn bir süreden sonra yıktım indirdim duvarlarımı…

ama asıl iş bundan sonra başlıyor. kendimi iyi tanıyorum. çok fazla irdeleyip, sorguluyorum…

umarım yanılmıyorumdur… umarım üzülmem…

2 Haziran 2009 Salı

şu sıralar

*çok sıcak, bayılmak üzereyim. serinlemek için bir taraftan limonatamı içerken diğer taraftan tatil için araştırma yapıyorum. tam 5 senedir ege ye giden biri olarak bu sene güneye inicem diyordum ama yok vazcaydım. istanbul bu kadar sıcakken güney i düşünmek bile istemiyorum. sessiz, sakin, küçük yerleri seviyorum ben. kararımı cunda adası ndan yana verdim. şirin de bir yer buldum. bol bol papalina, meze yer suluk gibi dönerim artık...

*dün ekşi de bir entry im silindi. burdan beni ispikleyen arkadaşa sesleniyorum

-seni elime geçirmiyim!

*birine sarılıp öpmeyi-uyumayı özlüyor-istiyorum...

30 Mayıs 2009 Cumartesi

3 hece 8 harf sadece BE-ŞİK-TAŞ

1903 te doğdu bu renkler
doğduğu günden beri sevdi tüm kalpler
milyonların gönlünde taht kurmuşsun sen
kartal dünyaya nam salmış şampiyonsun sen
siyah beyaz rengimizle bir efsaneyiz
destanları yazmışız biz birtaneyiz
yeryüzünde gökyüzünde kara kartalız
övünmekle çok haklıyız beşiktaşlıyız

29 Mayıs 2009 Cuma

1600 kalorilik diyet

kahvaltı (07:00)
*çay (şekersiz)
*1 dilim az yağlı beyaz peynir (30gr) veya 2 yemek kaşığı lor peynir veya 2 dilim liğht karper
*4 adet kepekli etimek veya 4 adet grisini veya 2 adet galeta veya 8 adet diyet bisküvi veya 2 ince dilim kepek ekmek veya 2 ince dilim çavdar ekmek (50gr)
*çiğ sebze (domates, salatalık, yeşillik...)
*2 adet ceviz veya 5 adet zeytin veya 1 tatlı kaşığı zeytin yağı veya 5 adet fındık veya 8 adet badem

ara öğün (10:00)
*4 adet kuru kayısı
*3 adet kuru erik veya 1 su bardağı portakal suyu
*1 su bardağı az yağlı yoğurt (240ml) veya 1 kutu ayran

öğle (13:00)
*3 köfte büyüklüğünde (60gr) kırmızı et veya tavuk eti veya balık veya 8 yemek kaşığı kuru bakliyat yemeği
*1 porsiyon (yaklaşık 4 yemek kaşığı) etsiz sebze yemeği
*salata (1 tatlı kaşığı yağ)
*4 adet kepekli etimek veya 4 adet grisini veya 2 adet galeta veya 8 adet diyet bisküvi veya 2 ince dilim kepek ekmek (25gr) veya 2 ince dilim çavdar ekmek (25gr) veya 4 yemek kaşığı bulgur pilavı

ara öğün (15:30)
*1 su bardağı az yağlı süt veya yoğurt (240ml)
*1 paket kepekli bisküvi
*2 ince dilim kepekli ekmek (50gr)

akşam (19:30)
*1 porsiyon etsiz sebze yemeği (yaklaşık 4 yemek kaşığı)
*salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı)
*1 su bardağı az yağlı yoğurt (240ml)
*2 ince dilim kepek ekmek veya 2 ince dilim çavdar ekmek (50gr) veya 2 adet grisini veya 1 adet galeta veya 4 adet diyet bisküvi
*1 kase çorba

ara öğün (23:00)
*4 adet kuru kayısı
*3 adet kuru erik
*1 su bardağı az yağlı süt veya yoğurt

*hergün 8-10 bardak su
*hatfada en az 3 gün 35-45 dk. yürüyüş

not: bu aralar bir diyet muhabbetidir gidiyor. bende almış olduğum profesyonel yardımı paylaşıyım dedim.