10 Ekim 2010 Pazar

kısa kısa

*film konusunda kimseyi etkilemek istemem ama filmi izlenebilir kılan tek şey julia roberts. ben pek zevk almadım. (gerçi bugün biraz gergindim bunun etkisi olabilir)

*floris okuduğum kitaplar içinde en mükemmeli.
mon amour
petersburg şövalyesi
louisiana dilberi
mississipi aşıkları

her yerde olmadığından bulmanız zaman alabilir. ben 4 seriyi tamamlamak için bir kaç gün beklemiştim.
''baptistin bir aşk tanrıçasıydı. krallardan korsanlara kadar herkes onun çevresinde aşk pervanesiydiler sanki. neden herkes aşk kadını deyince onu getirirdi aklına? gündüz düşlerinin gece rüyalarının perisiydi. gözüpekti, büyüleyici bir güzelliği vardı, aşka doymuyordu. ama aşk acısına dayanabilecek gücü bulabilecek miydi kendinde? sevdiği insanları ve sevdiği yerleri bırakıp göç etmek zorunda kalınca baptistin kadere karşı gelebilecek miydi? aşka, aşıklara meydan okuyan bir kadının hiçbir zaman unutulmayacak serüvenleri''
onca film yapıldı floris neden yapılmadı anlamış değilim.

*''yorgunum her hecede sana koşmaktan. veda nağmeleri arasında sıkışıp kalmışlıklarım var, hatta yüzünün her bir çizgisine ait ayrı ayrı an'larım da...''
etiket: ibrahim karamahmutoğlu

*
kimseyi hayatımdan çıkarmadım ama usul usul ben çıkıyorum hayatın(ız)dan.

*belki bir şarkı mırıldanırım, belki bir kadeh içersin.
gönül nedir bilene gönül veresim gelir
gönülden bilmeyene hissiz diyesim gelir
akş nedir sevda nedir bunu bilmek gerekir
bunu bilen aşıkı her gün göresim gelir
tık tık

not: bu post yoruma kapalıdır.

5 Ekim 2010 Salı

kısa kısa


*bu haftasonu vizyona ''eat pray love'' giriyor. başrollerde julia roberts ve james franco oynuyor ve bu filme onunla gidiyoruz...

*bazı şeyler haftasonu belli olacak...

*yorum yaparken karşılaştığımız ''kelime doğrulama'' bir harfi yanlış yazmışsak yaptığımız yorumun silinmesine neden oluyor. bence bu doğrulama işlemi kaldırılabilir.

*kitap okumaya tüm hız devam ediyorum. bununla ilgili bir post hazırlığı içindeyim :)

*sevmek ve hoşlanmak başka
istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, herşeyiyle istemek başka
aşk bence bu istemektir.
(bkz: kürk mantolu madonna)

2 Ekim 2010 Cumartesi

itiraf ediyorum

sevgili pepper furnival itiraf köşesine yaptığım yorum karşısında ''itirafın bile pek bi saf, pek bi temiz. hadi stuven şaşırt bizi'' dedi ve bu ortaya bu post çıktı :)


*D&R raflarında gördüğünüz notlar bana aittir :) şöyle ki, önceden okumuş ve beğenmiş olduğum kitapların önüne küçük not kağıdına o kitapla ilgili düşüncemi yazıp bırakırım. bazen de kitabın içine koyarım. bir de kitap alırken ilgimi çeken kitabın ilk önce en son sayfasını okurum.

*herşeyimi paylaşırım ama sevdiğim insanı asla paylaşamam. yanımda biri bakacak olsa bakana neden? niye? niçin? baktın diye uçarım :) sonra dönüp sevgilime neden sana baktı diye ayrı uçarım :) pabuç bırakmam yani :)) tam tersi durumda da kendisini tanımıyorum havasında olurum :))

*market alış verişinde ürünlerin son kullanma tarihlerine bakmak bir yana arka - altlardan en ileri tarih olanını bulup alırım :))

*üzerime düşen erkek sevmem. o manada değil :) mümküse süründürsün :))

*telefonumu canım ne zaman isterse o zaman açıyorum :) bu zaman öğleye doğru oluyor :) biliyorum çok kişi sinir oluyor ama diğer türlü de ben sinir oluyorum :)) çünkü gün içinde -kendime gelene kadar- kimseyle bir şey konuşmam.

*
evde kalan son çikolatanın yarısını ben yemiş olurum :) diğer yarısını çikolatayı sorana bırakırım :))

*pms den nefret ediyorum.

*yemek yaparken tüm malzemeleri hazırlar öyle yapmaya başlarım.

*
bana karşı çok dolu olduğunu öğrendiğim biri var ve onunla eski iletişimimi kurmama imkan yok...

şimdilik bu kadar.

1 Ekim 2010 Cuma

bir hadise var (mim)

sevgili đerkenαя beni mimlemiş.

*yerinde olmak istediğiniz ünlü? neden?
yerinde olamam ama çok sevdiğim, kendimden çok fazla şey bulduğum biri nazan öncel.

nazan öncel denince içimde fırtınalar kopuyor ama söz konusu yazmak olunca yazılmıyor.

konuşmak istemediğim zamanlarda yanımda hep nazan öncel vardır. tüm duyguları bir kaç kelimeye sığdırır.
sesinin buğusu, yaptığı tınılar insanı alıp götürür.
kimseye eyvallahı yoktur.
bitanedir...

bir hadise var diyerek hayatıma girmiştir.

dinlerken keyif alınır ve sonra öyle bir söz söyler, öyle bir sitem eder ki birden hüzünlere salar insanı.

"yükleyin ne varsa gönlüme demlensin..."

gitme kal bu şehirde - bir hadise var - ağla erkeğim ağla - ben böyle aşk görmedim - geceler kara tren - bunu bir ben bilirim - gidelim buralardan - bir şarkı tut - ağlama gönlüm - göç - hadi güneye - bu havada gidilmez - gül pansiyon - hayat güzelmiş - omzumda ağla - zehirli sarmaşık - bırak konuşsunlar - bittimse bittim - anlat arkadaşım - direkten döndüm - ankaralı sevgilim - bu da hayat mı

''parmak''

insan hayatındaki en önemli uzuv...
doğdunuz. ilk karşılaştığınız şey parmak!
ana babanızın, tüm sülalenizin minik burnunuza ve çenenize dokunan parmakları. ''aman da aman!''
azıcık büyüdüğünüzde ana babanızın parmağı sallanmaya başlar. ''seni gidi seni!'' ölene kadar da çıkmaz hayatınızdan o sallanan parmak.
parmak önemlidir.
okuldaki durumunuz parmağınızdan anlaşılır. kalkıyorsa iyi.
sonra ''sahipli'' mi ''sahipsiz'' mi olduğunuz. yüzük var mı yok mu.
zenginle fakir sırf parmaklarını gösterseler, ayırırsınız. zenginde yükte hafif pahada ağır parmaklar.
ne biçim adam olduğunuz da parmaktan anlaşılabilir. bal tutup parmak yalıyorsanız.
parmak önemlidir.
başkalarının parmağı kendi parmağınızdan da önemlidir. hayatınızı etkileme gücüne sahiptir çünkü.
işten kovuldunuz diyelim. aklınıza ilk ''kimin parmağı?'' sorusu gelir. sizin aklınıza gelmese başkaları merak eder. illa ''bir parmak'' vardır. parmaksız olmaz.
krediyi alamadınız, ihaleyi kapamadınız, terfi edemediniz. vardır ''bir parmak''
istediğiniz kızı alamadınız. onda bile mesela ''kızın halasının parmağı'' olabilir.
kocanız boşanmak istiyor. hiç kuşkunuz olmasın ''bir kadın parmağı'' vardır.
parmak önemlidir.
hayatımızı ''parmaklar'' yönetir.
ülkeleri de.
yakındaki parmaklar, uzaktaki parmaklar...
görünen parmaklar, gizli parmaklar...
bitmeyen savaşlarda bilmediğimiz ama az çok tahmin edebildiğimiz parmaklar...
yasalardan daha güçlü parmaklar...
kimi zaman aydınlığa, kimi zaman karanlığa kalkan parmaklar...
yaralara basılan iyi parmaklar... o parmakları kıran kötü parmaklar...
parmak önemlidir.

Pakize Suda

not: şu sıra blogları okuyamıyorum en kısa zamanda okuyacağım.