27 Aralık 2009 Pazar

biraz ara




bir süre bloga ara veriyorum. fırsat buldukça sizleri okumaya devam edeceğim.
şimdiden herkese istediği gibi bir yıl diliyorum...

sevgili bilge nin söylediği bir söz vardı çok hoşuma gitti ''boşver at sepete o sepet hiç dolmasın altı açık olsun attıkların hep uçup gitsin ..''

26 Aralık 2009 Cumartesi

tebessüm




bir ara garajda fazladan malzemeler görüp göz dikmiştim, bunlarla ne yapabilirim diye. yaratıcı ben o malzemelerle kuş yuvası yaptım. yaparken zorlandım ama sonuç olarak tam istediğim gibi oldu. öyle küçük bir kuş yuvasından bahsetmiyorum. sonra onu büyük bir zevkle yeşil ve kırmızı tonlarında boyadım. ön cephede camın hemen altına monte ettik. (bu konuda yardım aldım)

şimdi ne zaman camdan baksam büyük-küçük herkes kuş yuvasına bakıyor, birbirine gösteriyor. bir daha dönüp-durup bakıyor ve zaman zaman göz göze gelip tebessüm ediyoruz...

Ayrılığın Dili

Yeni bir dil, ayrılık…Kolay öğrenilmez. Öğrenmek zorunda kalırız ancak, öğrenmek zorunda bırakılırız…İstemeye istemeye o dili konuşur, o dilde susarız. Bir başkayızdır artık. An olur kahkahalarla güleriz, an olur gözyaşlarımızı tutamaz, içleniriz… Ki bu anlar, pek yakın seyreder birbirine, ayrılığın yurdundaysak eğer…Çünkü yeni bir dil, ayrılık. Kolay unutulmaz.

Ayrılığın dilinde ilk kelime belki de…

“sensizlik”

“Sensizim” demenin bir yükü vardır, sahibi, sahipsizliği…Bir söz(cük), bu kadar mı kanatır, her an tekrarlanır, ezberden…“Meğer ne çok şarkı varmış hakkında, dinlenecek” deriz, “ne çok şiir, okunacak, yazılacak…” Eksik yaşıyormuşuz gibi gelir, ki, öyledir de…Onsuzluğa alışmayı aslında hiç istemeyiz. İnadımızın muhatabı bir bizizdir…

“özlem”

Kendimizle baş başa kalmak isteriz, onu buluruz içimizde ne yana dönsek. Bakar etrafımıza, göremeyiz. Elimiz telefona gider, arasak dahi, telefonu açsa ve sesini duysak dahi, ona ulaşamayacağımızı biliriz. Elimiz öylece kalır telefonda, kapısının zilinde yahut ona yazacaklarımızın ilk harfinde. Varamaz, özleriz.

“bensizlik”

Derken, ben’i de yitirmeye başladığımızı fark ederiz. Sanki o’ndan ibarettik de, giderken bizi de götürdü gibi gelir, belki, öyledir de…“Bunca zamandır aşık, ben, hani sevdiğini söylemeye, susmaktan daha alışkın…Bir yön tutturmuştum kendime, bir aşk, ardımda gölgem…Bensizim şimdi, kayıp… Hani hayalleriyle bir suda boğulan, bu da mı ben? Aşk ne yanda kaldı, ya ben? Şimdi nereye?” Kendi kendimize sayıklar, dururuz. Öylece dururuz…

“yalnızlık”

Ayrılığa dair bir cümleyse yaşadığımız, yalnızlık olur yüklemi. Az kalmıştır noktayı koymaya. Kalemi kaldırır, bekler, düşünürüz. “Yaşanamadı” saydığımız ne varsa, kabullenmişizdir artık, o an fark ederiz. Yalnızlığı yüklenir, olanca cesaretimizle son noktayı koymaya akıtırız mürekkebi… Sonra…Sonra da, gerçekten yalnız kalabildiysek –ki ayrılığı da öğrenmişiz demektir– kırar, atarız, kalemi…Sahipli, sahipsiz tüm kalemleri…

“Çevirmen”in notu: “Göz açıp kapayana”, zar “zor” geçer ayrılık…Yani uykusuz gecelerin son bulduğunda, gözlerini gün doğmadan yumabildiğinde artık…Ne onsuz, ne sensiz kaldığında, kendini kimsesiz ama alıştığın sularda bulduğunda… Ayrılık sana yabancı bir dil, unutulur artık…

Ilgıt Teyhani
yol edebiyat

altın fare blog ödülleri

altın fare blog ödülleri yarışmasına katıldım.

bilgi için altın fare

edit: iptal edilmiş:)

24 Aralık 2009 Perşembe

geride kaldı



sana bir süprizim vardı biliyor musun?
dün akşamdan sonra iptal ettim.

seninle çok şeyler paylaştık. aslında söylenecek çok şey var ama gerek yok. çünkü geride kalmış...

üzüldüm hem de çok...

22 Aralık 2009 Salı

yorum - cevap

az önce ''ilişki üzerine'' kaydım için yorum aldım ve bunu post olarak girmeye karar verdim. çünkü yorum sadece beni değil o kayda yorum yapan herkesi ilgilendiriyor diye düşündüm.

yorum

tırt olan krishnamurti'nin söyledikleri mi yoksa iki-üç cümleden bir kitabı anlamaya çalışmak mı ya da yazarın ismine bakarak ''isminde hayır yoktu zaten'' demek mi? krishnamurti'nin gerçekleri çarpıtmadan söylemesi ve kendini beğendirme çabası içine girmeden sadece aydınlatması benim için sıkıcı olmaktan öte hayranlık duyulasıdır.


lütfen önyargılarımızı bir kenara koyalım. krishnamurti'yi biraz olsun araştırıp okuyalım ve okurken krishnamurti'ye ve söylediklerine kafamızdan not vermek veya ''ben zaten bunları biliyorum'' demek yerine, bu tür yanılgılara hiç kapılmadan sadece söylenenlerle ilgilenelim. krishnamurti dosttur, tanrı'nın hediyesidir. ve inanın ben bunları krishnamurti'yi savunmaktan öte sizin önyargılarınızı yıkmak için yazıyorum.

ve benim bu güzeller güzeli, ışık saçan kıymetli insanı kötü savunmuş olmam bile onun güzelliğine gölge düşüremez. onun ışığına karanlıkta kalmış herkesin ihtiyacı var. yok eğer siz de böyle aydınlanmış ve insanlara ışık tutuyorsanız o zaman ben size daha çok saygı duyarım.

lütfen krishnamurti'yi bu birkaç cümlesiyle düşünmeyin. ayrıca bu sözleri de önyargılarınızı kırıp ve sözlerin üstünde yazan ''tavsiye etmiyorum'' cümlesinden etkilenmeden okuyabilirsiniz.

cevap

öncelikle ''iki-üç cümle'' sözüne katılmıyorum. çünkü kitabı sonuna kadar okudum. diğerini de okumaya devam ediyorum.

söylediğin gibi önyargılı biri olsaydım, tavsiye üzerine kitabı alıp okumazdım.

''gerçekleri çarpıtmak'' ben ve yorum yapanlar böyle bir şey söylemedik. yazarın bilinen gerçeklerden bahsettiği aşikar. fakat dediğim gibi önceden okumuş olsaydım bana çok şey katardı. ayrıca bahsedilen/bahsettiğin gerçekliğe okumakla ulaşılmıyor. (yazara göre de bu böyle)

son olarak kitabı okuyan biri olarak ''tavsiye etmiyorum'' deme hakkını kendimde görüyorum.

20 Aralık 2009 Pazar

ekle kaldır


bir ara pc den bilgisayarımı yavaşlatan proğramları kaldırmıştım. az önce fırsat bulmuşken aldım kucağıma bu sefer de kullanmadığım proğramları kaldırdım. baktım hızımı alamıyorum projeler, teklifler, referanslar, mp3 ve resimlere de el attım. sonuç olarak her şey ayrı ayrı dosyalanmıştır.

geldik işin en eğlenceli kısmına

98 öğeyi gerçekten silmek istiyor musunuz?

evet

19 Aralık 2009 Cumartesi

mim-lenmişim

sevgili bekdik beni mimlemiş.

2010 dan beklentilerim

*hala bir sonuç alamadığımız işten bir an önce (hayırlısıyla) olumlu cevap gelmesini bekliyorum. çünkü bu işle birlikte ege hayalimi gerçekleştireceğim. yani ev-lenip ege ye yerleşmek:)

ama hala olumlu/olumsuz bir cevap alamadığımız için umudumu da kesmiyor değilim.

murpy yasaları der ki, bir şeye ulaşmak istediğinizde ve ulaşamayıp umudunuzu kestiğiniz anda, bir yerden bir şekilde size gelir...

artık bu iş olmazsa başka iş olur:)

öncelikli beklentim ege:)

*aşk bekliyorum. her zaman konuşacak bir şeyler bulabildiğim, arkama yaslanıp dinleyebildiğim, yeri geldiğinde tartışabildiğim biri olsun:)

ama beklentileri yükseltmek gerekirse aklıma ekşi sözlük ten asil bir yazar arkadaş geldi (bkz: hislicocuk) geçenlerde şöyle demişti ''lord'' gibi çocuğum:)

lord olsun.

*türkiye'nin yarısından çoğunu gezdim ama daha yurtdışına açılamadım:)

fas ve italya'ya gitmek istiyorum. hatta italya da george clooney'le mum ışığında romantik bir akşam yemeği yemek istiyorum. o da beni bekliyor zaten:)

unutmadan gitmek istediğim bir şehir var. günün birinde oraya yolculuk yapacağımı biliyorum.

şimdi kurallara göre bu mimi en az 3 kişiye paslamam gerek

kahveperisi
LO.
bahar

18 Aralık 2009 Cuma

kısa kısa


*dün akşam başrollerini meryl streep, julianne moore ve nicole kidman ın paylaştığı ''saatler'' isimli filmi izledim. film michael cunningham'ın aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanmış. yazar, okuyucu ve kahramanı konu alan değişik bir filmdi. biraz sıkıldım. izlerken nicole kidman filme ne zaman dahil olacak diye bekleyebilirsiniz. çünkü film için baya bir değişiklik geçirmiş.

*herkesin benden bir beklentisi var ama kimse gelip de sormuyor sen ne bekliyor/istiyorsun diye. neyse ben yeni yıldan ne bekliyorum onu yazayım. ben bu yıl ev-lenmek, kendimle ilgilenmek, yer yer özlemek, sevilmek istiyorum...

13 Aralık 2009 Pazar

cevaplamak istedim cevapladım (mim)

*kullandığınız parfüm markası?
burberry classic

*en son okuduğunuz ya da okumakta olduğunuz kitap?
krishnamurti - ilişki üzerine.

*en son izlediğiniz film?
stıll reathıng

*okumaktan zevk aldığınız kitap türü?
aşk romanları ama akıcı dile sahip olan her kitabı okurum.

*vazgeçemediğiniz, beğendiğiniz giyim markanız?
elbette var, alışkanlıklarımdan kolay vazgeçemem ama bu liste uzar. yazmasam daha iyi...

*saç renginiz?
karamel

*göz renginiz?
ela, kenarında yeşil hale var:)

bu mim sevgili sihirli sepet' e gelmiş ve cevaplamak isteyenlere göndermiş:)
ben de bu mimi 4 kişiye paslıyorum

pammuk gibi bir yer
sinirli prenses
syhn
doorstepping

11 Aralık 2009 Cuma

mim

sevgili syhn beni mimlemiş.

benim için önemli olan 5 yer

*istanbul, doğup büyüdüğüm şehir

*ege, her yaz gittiğim ve en kısa zamanda yerleşmek istediğim yer

*karadeniz, hayatımda bir kere gittiğim, doğasını anlatmaya kelimelerin yetersiz kaldığı yer

*bir yengeç olarak evdeki köşem:)

*bana özel olan bir mekan, herkesin gizli köşeleri vardır:)

gelelim mimi paslamaya

çok tuhaf günlük
burcu
Hilalland
zeynepin sesi
dark butterfly
zeynebin yeri
sihirlisepet
Hayat
komançi
YILDIZ

10 Aralık 2009 Perşembe

güzel ve bekâr

''bu güzellikle nasıl oldu da evlenmediniz?''

''eli yüzü düzgün ve bekâr olup da bu sorunun muhatabı olmamış kadın var mıdır acaba? en son bir gazeteci röportaj konuğuna soruyordu. gayet masum ve sıradan görünen bu soru aslında ''mana zengini''dir bana sorarsanız ve bilinçaltımızın aynasıdır. nedir mesela...

*evlilik kadına bir lütuftur, çirkin kadının hiç şansı yoktur

*erkeğin evlilikteki tek kriteri evleneceği kadının güzel olmasıdır, e bu da normaldir

*güzel kadın, güzelliğini evlenerek ''değerlendirmelidir''

*bir erkeğe sunulmamış güzellik boşa gitmiş demektir

*güzel bir kadının nihayetinde varmak isteyeceği yer, nikâh dairesi olmalıdır

*güzel kadın, bir nevi unu, yağı, şekeri olan ''bakkal amca''dır. hâlâ ''helva'' yapmıyor olması abestir

işin garip tarafı bu soruyu hep kadınlar sorar kadınlara. ''güzelliğin evlilikle taçlandırılması gerektiği''ni düşünen erkeğe rastlamadım henüz.''

pakize suda

9 Aralık 2009 Çarşamba

histerik

artık aşmış/doyuma ulaşmış (daha öğreneceğim çokk şey var) biri olarak bir çok şeyi dert etmem. (bazı şeyleri de mideme vuracak kadar dert ederim) günümüzde zamanla yarıştığımızın, kendimize bile zor zaman ayırdığımızın farkındayım ama nasıl olurda insan önem verdiği birine vakit ayıramaz? üstelik başka şeylere vakit bulabiliyorken...

bana ilk sohbet ettiğimizde -sanki seni yıllardır tanıyorum, uzun zaman birbirimizden uzak kalmışız da kaldığımız yerden devam ediyoruz gibi demişti.
insanlar söyledikleri şeyleri çabuk unutuyorlar. söylediği şey(ler)i çabuk unuttu. ya da uzak kalıp kaldığı yerden devam etmek istiyor:) bilmiyorum.

ama unuttuğu başka bir şey var...

8 Aralık 2009 Salı

stuven'den aforizmalar


*
yardan gelen yahşidir yarimin bana bahşidir

*beni bir kere üzen birinin ikinci kez beni üzmesine izin vermem

*eğer bir şeyleri kafamda bitirmişsem bitmiştir

*kolay kolay gemileri yakmam ama yakmışsam geri dönüşüm yoktur

*birine bildiğim bir şeyi söylüyorsam ve anlamıyorsa ''yaşa ve gör'' derim

*beni kıranı kırmam sadece ''peki'' derim ama gün gelir onu da kırarlar, görmesem bile duyarım

*bir şeyi iki kere söylemeyi sevmem

*bir ortama girdiğimde kim kimden hoşlanıyor, kim kiminle kavgalı anlarım

*birine ''seni seviyorum'' diyebilmem için ona tam anlamıyla güvenmem gerekir

*ne koyarsan çanağına o gelir kaşığına

5 Aralık 2009 Cumartesi

ilişki üzerine

j. krishnamurti'nın konuşmaları, söyleşileri, gazete yazıları ve mektuplarından oluşan ''ilişki üzerine'' isimli kitabı bitirdim. bu kitabı daha önce okumuş olsaydım bana bir şeyler katacağı açıktı ama şu an sahip olduğum bilgi ve birikimle bana benim bilmediğim bir şeyi anlatmadı...
kitaptan alıntılara yer vererek kitabı tavsiye etmiyorum.

''ilişkideki karmaşık sorun bağımlılık, sürtüşme, çatışma olmadan nasıl sevileceğidir.

yaşam ilişkisiz olamaz, ama biz onu kişisel ve sahiplenici sevgiye dayandırarak son derece acı verici bir hale dönüştürmüşüz.

ilişkimiz sahiplenici ilişkiye dayandığından, bu sevginin doğuşunun, nedenlerinin, hareketlerinin farkında olmalıyız.

ilişkideki uyum, bir başkasında ya da çevrede değil, insanın kendi içinde bulunabilir.

bir başkasının nasıl hareket ettiğinin değil, her birimizin nasıl hareket ettiği ve tepki verdiğinin birincil önem taşıdığını fark edebilirsek, o tepki ve hareket de kökten, derinden anlaşılabilse, o zaman ilişkide derin ve köklü bir değişim yaşanacaktır.

başkasıyla olan ilişkide yalnızca fiziksel sorun değil, her düzeyde düşünce ve duygu sorunları da yaşanır; insan ancak kendi içinde uyumlu olduğunda bir başkasıyla uyumlu olabilir.

bazıları farkına varacak zamanları olmadığını, çok meşgul olduklarını söyleyebilirler ama bu zamanla değil, ilgilenmeyle ilgilidir.

çoğumuz genelde sabırsızızdır. sorumuza hemen yanıt verilmesini, ondan hemen kaçmayı ya da hemen üzerine gitmeyi isteriz, dolayısıyla üzerine gitmek için sabırsız davranırız. bu sabırsızlık, insanın sorunun derinlerinde yatanı anlamasını önler. tersine zamandan bağımsız olarak sabırlı olursam, sorunu sonuçlandırmak istemiyorum, sorunu gözlüyor, izliyor, gelişmesine, büyümesine izin veriyorum demektir. öyleyse sabrederek yanıtın derinliklerine inmeye başlıyorum.

önemli olan insanın bir başkasıyla ilişkisinde kendini anlamasıdır.

çoğumuz ilişkide kendimizi açığa vurmak istemeyiz. tam tersine ilişkiyi kendi yetersizliklerimizi, kendi sorunlarımızı, kendi belirsizliklerimizi kapatma aracı olarak kullanırız.

siz kendinizi tanımadan, tam olarak ne olduğunuzu bilmeden, bir başkasıyla doğru ilişki kuramazsınız.

ilişkiyi anlamadan gerçek arayışına girme kaçış arayışına girmek demektir.

doğru düşünceyi kitaptan, öğretmenden öğrenebilir ya da buna ilişkin bilgi toplayabilirsiniz, ama bir yol ya da kalıp izleyerek doğru düşünmeye ulaşamazsınız.''

3 Aralık 2009 Perşembe

felsefe


dün akşam her zamanki uğrak yerim olan istinyepark a gittim. hem alış-veriş yapmak için (malum yeni yıl geliyor, her yeri ışıl ışıl süslemişler) hem de j. krishnamurti nin kitabını almak için. bildiğiniz gibi ben aşk romanları okurum. ilk defa felsefe okuyacağım:) bu aralar felsefik takılıyorum zaten hadi hayırlısı:) filozofun 2 kitabını aldım. ''ilişki üzerine'' ve ''doğa ve çevre üzerine'' zaten kitapları hep bir şey ''üzerine''
kitapları orada oturup inceleme fırsatım oldu. acaba bir cümleyi 2 kere okuduğum olacak mı, acaba sıkıcı mı diye.
inceleme sonuçum: son derece anlaşılır, yer yer düşündürücü:) bir ara şunu düşündüm, bir kitap okudum hayatım değişti derler ya acaba bunları okuyunca ben de öyle dermiyim? sanmıyorum:) okuyunca daha detaylı bilgi vericem ama kitaptan kısa bir bölüm paylaşmak istiyorum.

''dünyayı ve dünyadaki şeyleri sevmediğimiz, onlardan yalnızca yararlandığımız için yaşamla bağımızı yitirdik. şefkat duygumuzu, duyarlılığımızı, güzel şeylere tepkimizi yitirdik. doğru ilişkinin ne olduğunu ancak bu duyarlılığın yeniden kazanılmasıyla anlayabiliriz'' (doğa ve çevre üzerine)

not: erkin koray ın bir parçası var ''hare krishna'' diye acaba aralarında bir bağ var mı?:))