1 Haziran 2011 Çarşamba

tesadüflere inanır mısın?

...
genç adam gözünü kaçıyor ve elini başının arkasına götürüyor, hafifçe yanakları kızarıyor**
(japon çizgi filmlerindeki hafifçe utanma hareketi..)

"öyle mi.." diyor çekingen bir şekilde ve "benimse çoktan ısınmaya başlamıştı" cümlesi dökülüyor belli belirsiz.

başını sola çeviriyor ve hemen oraya gelme amaçları olan tatlıdan sipariş veriyor. neyse ki bu onun için küçük bir kaçış oluyor. kısa süren sessizliği, genç adamın; "tesadüflere inanır mısın?" sorusu bozuyor.
...

(öğrendikçe seçimlerini beğeniyorum diyebilirim. kitaplar, sevdiğin uzaklar..gitmek istediğin, belki sonra dönceğin ama özlem duyduğun. bir şeylere özlem duymak güzel sanırım, belli bir sınıra kadar. ben bazen yaratıcılığı artırdığına inanıyorum mesela, bazen tutkuyu, bazen bağlanmayı vs. seçilmiş bir cümle değil bu sefer ki ama aklımdan geçeni böyle. bu satırları yazarken güneş bulutların arasından kaybolmuş son fotoğrafını veriyor; kızıl, güzel, küçük bir fotoğraf.. bir şeyler yiyeli çok olmamış ama kendimi yarın için yağmur yağmamasını dilerken buluyorum. diğer elimde, kadehte ise martini var. zannediyorum bu şartlar altında dileğimin/duamın kabul olması pek olası değil..)

[kimi zaman yemek öncesi ya da sonrası, özellikle güzel havalarsa severim bi kadeh martini içmeyi. kulağımda sevdiğim şarkılar, sesini açarım, başımı biraz geriye yaslayıp 'düş'lerim. birini ya da bir yerleri...]

içindeki zeytinle oynuyorum biraz, sonra o sırada çalan parçaya takılıyor kulağım. candy