tekrar tekrar okunacak -hem de hiç sıkılmadan okunacak- sayılı kitaplardan sadece biri.
''hızla çıkıyorum sınıftan, koridorun köşesinde madam somerville'le burun buruna geliyorum. çantasında derin araştırmalara geçiyor, sonunda bir kağıt çıkarıyor. bana mektup mu yazdı, nedir? uzatıyor kağıdı. alıyorum. bir kitaplar listesi. fransızca klübü kitaplığından o kitapları istiyormuş. ben o kitaplığın sorumlusuyum. kitapları kendisine ne zaman vermem gerektiğini soruyorum, son dersten sonra uğrayıp alacağını söylüyor. kitapları hazır edip onu orada bekleyeceğimi belirtiyorum.
madam somerville'in istediği kitapları bulma işine koyuldum. daha ben dördünü bulmuştum ki, madam geldi. acele bir yere yetişmesi gerektiğini, şu an gittiği yere elinde kitaplarla gidemeyeceğini belirttikten sonra, cumartesi öğleden sonra kitapları onun evine görütüp götüremeyeceğimi sordu. öyle kalakaldım bir an, sarılıp öpesim geldi kadını. bu işi zevkle yapabileceğimi söyledim, ''zevkle'' sözcüğünü özel vurgulayarak. madam bir kağıda adresini yazdı. adres yazdığı kağıdı donuma sokasım olduysa da özenle cüzdanıma yerleştirdim. karı beni cumartesi öğleden sonra evine davet ediyor, kitap da işin vitrini. zevkten çıldırmak üzereyim.
cumartesi son dersten sonra hızla fransızca klübü'ne gittim. cumadan hazırladığım oniki kitaptan oluşan yüzgörümlüğü paketimi bir torbaya yerleştirdim ve çıktım okuldan. cihangir'e doğru mutlu bir yürüyüşe koyuldum. acele etmemeye uğraşıyorum fakat adımlarım, ayağımda olmayan nedenlerle hızlanıyor.
zili çalıyorum.
-qui c'est? diyor somo. birden kendimi toparlayarak
-c'est ferhan!
-ah, bonjour ferhan, montez s'il vous plait! gel yukarı lütfen diyor. geliyorum canım.
madam somerville mini bir sabahlıkla kapıda, gülümsüyor. ben hemen kapıda öpüşeceğimizi, doğrudan yatak odasına geçeceğimizi düşünüyorum. somo daha çok kitaplarla ilgili, istediği kitapların hepsini bulup bulamadığımı soruyor. hepsinin tamam olduğunu belirtiyorum. tek tek hepsine bakıyor. kitapların hepsini inceledikten sonra, bana teşekkür ediyor. sanki postacıymışım gibi, iyi günler dileyip gitmemi bekler gibi bakıyor gözümün içine. daha doğrusu benim için çıldırıyor fakat beni içeri davet etmeye utanıyor. soyunmuş, hazırlanmış beni bekliyor, ben hıyarca içeri girme cesaretini gösteremiyorum. kadın da haklı olarak benden bir atılım bekliyor. hayatımın en tehlikeli atılımını yaparak, bir bardak su rica ediyorum. bunun üzerine somo beni içeri davet ediyor, hemen girişteki mutfağa alıyor. bana su vermek üzere, yere yakın mini buzdolabına eğiliyor, evet, donu monu yok, soyunmuş beni bekliyor işte. daha o buzdolabından suyu çıkaramadan gidip sarılıyorum arkasından. somo birden beklenmedik bir şekilde dönüyor ve bana çok sert bir tokat atıyor. bombok oluyorum.
-pardon madame diyorum.somo bağırarark, hakaret ederek beni evinden kovuyor.''
not: ekşi sözlük entry'lerimden.
Khiva #gün4-5
3 ay önce