27 Mart 2010 Cumartesi

kısa kısa

*havalar çok güzel gidiyor. şimdiden tatil moduna girdim. umarım girdiğim modla kalmam:)

*vesaire kelimesini ve saire diye yazmak istiyorum. ve benzeri derken ayrı yazıyoruz da bunu niye bitişik yazıyoruz ? (tdk ya göre böyle biliyorum) sonuçta farklı iki kelime. şimdi bu maddeyi okuyan sevgili T. gülümsüyordur. çünkü o da ayrı yazanlardan:) bu arada saire, kadın şair demek.

*ve saire dedim de aklıma geldi. ben küçükken yakışık almaz lafını yakışı kalmaz olarak anlar söylerdim:)

*uzunnn zamandır masaüstü resmi olarak ölüdeniz'i kullanıyordum. (alışkanlıklarımdan kolay vazgeçemiyorum) ama şu sıralar masaüstümde edremit/saklı bahçe fotoğrafı var. ahh nasıl özledim...

*üst kata biri taşındı. sessiz, sakin bir tip. sabahları değil ama akşamları karşılaşıyoruz. ara sıra kız arkadaşıyla geliyorlar ehehehh. gece 12 gibi kızı bırakıyor. hep bana rastlıyorlar:)

*vee sezen aksu'dan geliyor. bu kısmını size ben söylüyorum. içimden geldi:)
sanki aşkı öğütmeye programlı gibiyiz
aslına bakarsan insan olarak iyiyiz
ama daha fazlasını isteme benden yalvarırım
ben bittim artık kalmadım

not: sevgili çok tuhaf günlük-ee kayboldun ama dedi. bende kısa kısa yaptım:) sizleri okuyorum. bir taraftan da okumam/bitirmem gereken kitaplar var. iyi haftasonları.

20 Mart 2010 Cumartesi

mim

sevgili beyazın istilası beni minlemiş

mimin konusu beğendiğimiz lezzetler...

*rumelihisarı - iskele
balık+meze. bana her öğün meze verin hayır demem:)

*
bakırköy - gelik
kuyu kebabı. lokum gibi derler ya işte öyle.
özel olarak güveçte yaptıkları mantarlı pilavları var. denenmeli.
künefe. üstüne tanımam o derece:)

*
sapanca - ev-ce
parmak yalatan ev yapımı reçeller eşliğinde haftasonu kahvaltı.

*kuzguncuk - pita
ekmekleri ve peynirleri tadılmalı.

*
istinyepark - masa
sufleyi iyi yapan yerlerden.

*sultanahmet - kalyon
kendinizi şefe bırakın:)

*arnavutköy de yemek yediğim güzel bir mekan var ama adını hep unutuyorum:) gizli mekanım diye değil:) sordum sen unuttuysan biz nasıl hatırlayalım dediler:)

edit: sevgili fareli köyün hayalcisi listeye karaköy - gurme yi eklemek lazım dedi. haklı:)

gelelim mimlemeye
evrenin dünyası
hisli çocuk
EBRULİ

18 Mart 2010 Perşembe

mavi kuş hareketi


sevgili sedaca nın blogunda okudum ve hemen paylaşmak istedim.

mavi kuş bloglar arası bir kampanya başlatmış. (derneğin sitesinde geçici olarak bir sorun var)

detaylar için asortik krep ve gülen

*kargo için kullanacağımız kod numarası 226463177

15 Mart 2010 Pazartesi

BÖ 2010


az önce Bir Mimarın Hobisi blogunda okudum ve çok sevindim. yoksa bu sene de kaçırıyordum. biliyorsunuz ben geçen sene katılamamış ve çok üzülmüştüm. bu sefer yakaladım:)

gerekli bilgi için blog ödülleri

12 Mart 2010 Cuma

biraz mola

yaşamdan bazen mola almalı insan ama bu mola istemli olmalı. istemsiz ve zorunlu molalar, insanı dinlendirmekten daha çok yoruyor çünkü. kafanızda bin bir soru. ne kadar yorucu. oysa molalar istemli olmalı. insan, geri çekilmeli ve bakmalı yaşamına. hiçbir şey yapmamayı denemeli bir dönem. hiçbir şey yapmadan yaşayabilmeyi.


oysa siz karar verirseniz bir mola almaya hayattan ama karar diyorum. tercih etmek diyorum. zorunlu hissedip kendini, mola vermek değil. gerçekten isteyerek tercih etmek. tatil değil mola. geri çekilmek hayattan.

ne dinlendiricidir o mola. sanki üçüncü gözünüz açılır birden. sanki kulaklarınız dört açılıverir. sanki hisleriniz güçleniverir. farkındalık denen o bulut sizi kapsayıverir.

farkındalık ne güzel ne huzurlu bir şey. neler ıskalamışım dersiniz kendi kendinize. dinlemeye başlarsınız hayatı. her ses başka bir anlam kazanır sizde. duyarsınız artık çünkü. ağaçların sallanırken çıkardığı ahenkli sesi, denizin dalgalarını, gülen insanları duyarsınız. koklarsınız hayatı. mis gibi çimen kokusunu, leziz bir yemek kokusunu koklarsınız. görmeye başlarsınız her ayrıntıyı. uçan martının ilahi denge ile süzülüşünü, insanın gözündeki muhteşem ateşi, çiçeklerdeki gizli güzelliği görürsünüz. hissedersiniz. rüzgârı hissedersiniz. o eşsiz ferahlığı ve nefesinizin farkına varırsınız en önemlisi. her bir nefes alıp vermenin kutlanması gereken bir şey olduğunu...

not: figen bıyık'ın ''uçan martı'' yazısından alıntıdır.

(bkz: dünyanın öbür ucuna gitsem dedirten anlar)

mış muş

bu yazıyı yazarken çok tereddüt ettim.

neymiş efendim bağlanama-ma sorunu varmış. gel bana bağlan mı dedim? hayır.
yaşanacaklara isim mi koyalım dedim? hayır. ayrıca tık
of aman nalan'dan gelsin ''sana sevgilim ol mu dedim?''

neymiş efendim öyle duygusal/romantik bir adam değilmiş. böyle şeyleri beceremezmiş.
senden bunu isteyen/şikayet eden oldu mu? hayır.

neymiş efendim üzermiş. yalnız üzmekle kalmaz benim adıma da üzülürmüş.

aranot: üzülürmüş kısmı ayrı bir konu. yazamıyorum. o an -üzülürken üzülecek duruma düşme (amin) demedim/diyemedim. neyse şimdi demiş oldum.

aranot2: ben çok iyiyim çok hoşum ama aması var işte. istediğim zaman değil kırıcı olmak kırdıklarımdan geriye kırıntı bile bırakmam.

neymiş efendim çok üstüne gidiyor/düşüyor - ilgi/alaka gösteriyormuşum. beyzadem alışık değilmiş. sıkılıyormuş. geriliyormuş. öyle mi? peki.
ne ka ekmek o ka köfte. bundan sonra böyle.

ne demiş barış abi
öyle de olur böyle de olur
avcı vurur turnayı
biz çalarız zurnayı
öyle de olur böyle de olur

dipnot: içimde kalan bir şey var. kendimi zor tutuyorum. aklıma geldikçe nevrim dönüyor.

11 Mart 2010 Perşembe

kısa kısa

*yoruldum bugün. hala çalışıyoruz. yok böyle bir şey. canımcım işin işinden çıkamadığı bi anda projeyi elime aldım +ee bak burayı atlamışsın dedim. baktıı baktııı -ben onu görmedim dedi. benim gözümle bakmıyorsun da ondan dedim. ehehehh.

*E. ile birkaç gündür çözemediğimiz bir konu var. akşama doğru biraz sinirler gerildi. bir ara mesaj yazdım. sonra beni aradı ama neden aradığını anlamadım. sadece -mesajını aldım, dışardayım dedi. mesaj yazmayı sevmiyor ondan sanırım.

*cuma günü ''yüreğine sor'' filmi vizyona giriyor. bir tık
ben çokk uzunn süredir (burda bahsedilen süre öyle böyle değil) yerli filme gitmedim. ne biçim insanım ben.

*kırgınlıklarım ve kırıldıklarım var. araya sıkıştırayım dedim.

*akşam S. ile konuştuk. biraz sohbet ettik. iyi geldi. arayı fazla açtık. telafi etmek lazım. bunun için de geniş bir zaman ayırmak lazım. bizim konuşacaklarımız bitmez:)

*bugün bir ara arkadaşlardan biri sen testleri seversin bi link veriyim de çöz dedi. şimdi uğraşamam dedim. yeni gelin gibi naz yapma da ben sorayım sen cevap ver dedi. ee peki madem dedim. sonuç geliyor sıkı durun, ''işte kadın bu'' ahahahh ne güldüm buna var yaa testler bile anladı beni ama hala anlayamayan(lar) var...

*yaşar'dan geliyor. aldanırım ben zaten gülüşüne ahh gülüşüne aldanırım aldanırımm aldanırımmm gülüşüne...

10 Mart 2010 Çarşamba

ehh yeter!

sabahtan beri sinir harbi yaşıyorum.

stuven o oldu mu?
stuven bu ne zaman bitecek?
stuven şunu acil halleder misin?
stuven şu nerdeydi?
stuven bir bakar mısın?
stuven bu olmuş mu?

stuven! stuven! stuven! nihayetinde ben de bir insanım. bir insana bu kadar yüklenilmez ki...

bir işinizi de bensiz, bana sormadan yapın. zaten çocuk istiyorum. corc'a haber salın. (george clooney) aman eva duymasın:)

9 Mart 2010 Salı

denenmek

benden istediğin şeyle beni denemen arasında ki bağı kuramıyorum.
bana beni denediğini söylüyorsun ama nedenini sorma/anlatmamı isteme diyorsun.
sormadım/sormazdım ama anlatmayı/anlamamı deneseydin...

beni deneyerek kafanda ki soruya/soruna bir cevap buldun ama ya benim kafa karışıklığım ne olacak? üstelik senin istediğin cevabı vermiş olmasaydım -şu an seninle konuşuyor olmazdım dedin peki ben seninle bundan sonra nasıl konuşayım? denemek kaybetmeye yönelik ilk adımdır...

biri tarafından denenseydiniz tepkiniz ne olurdu?

7 Mart 2010 Pazar

8 mart



kadın olmanın kusur olarak algılandığı bir toplumda, erkek egemenliğinden ve gölgesinden çıkmış
tüm kadınların dünya kadınlar günü kutlu olsun...

tık

neyse

her zaman söyleyecek bir şeyleri olan ben bazen söyleyecek kelime bulamıyorum...

nasıl ki öğrenilecek çok şey varsa bir o kadar da duyulacak söz var. az önce öyle bir şeyle karşı karşıya kaldım ki (hem de hiç beklemediğim birinden-beklemediğim bir anda) tokat yemiş gibi oldum.
bunu da duymam gerekiyormuş...

ya ben bazı şeyleri gözümde çok büyütüyorum ya da kendimi yanlış ifade ediyorum...

1 Mart 2010 Pazartesi

etkinlik


bugün sevgili Hilalland in blogunda okuduğum bir konuyu paylaşmak istiyorum.

mutlu olalım devlet ve üniversite hastanelerinde yatmakta olan çocukların tedavileri sırasında,
morallerinin arttırılması için sürekli ve özel günlerde etkinliklerin düzenlenmesi amacıyla kurulmuş bir dernektir.

dernek yetkilisi ve yetenek sizin blog yazarı, bloglar arası bir kampanya düzenlemeye karar vermişler.

olay şu; klasik kibrit kutusunu ya da benzer bi kutuyu çeşitli malzemelerle süslüyoruz.
içine çocukların hoşuna gidebilecek minik hediyeler koyuyoruz.

*kutulardan istediğiniz kadar yapabilirsiniz. (daha büyük kutu yapmak isteyen yapabilir)

*kibrit kutusu yapamam diyorsanız derneğin sitesini ziyaret ederek ihtiyaç listesinden birini göndererek de destek olabilirsiniz.

*tek koşul kampanyanın daha çok alana yayılması için herkesin bu etkinliği blogunda duyurması.

*kutuları en geç 23 nisan tarihine kadar yollayabilirsiniz.

gönderilecek adres

Mutlu Olalım Derneği
Özlem Şengir
M. Kemal C. Burak Apt. No 44 D 4 Bornova-İzmir

not: görseli hilalland in blogundan aldım.