6 Mart 2016 Pazar

içindeki çocuğun yavaş yavaş öldüğü an

sizlaya sizlaya caninin yandigi andir.

saat: 18:04

bir soz.
oturdugum yere gomuldugumu hissediyorum. bogazimda bir dugum. sessizlik. hickirmamak icin, farketmesin diye tum gucumle caba sarfediyorum. su icip, derin nefes alip vererek konusacak hale gelmeye calisirken -titreyen sesimle- "..... .." diyorum. cok sey soylemek istesem de soyleyemiyorum. soru bile soramiyorum. sadece yarim kalan cumlemi tamamliyor ve disari cikiyorum. hic durmadan yuruyorum. dakikalar sonra uzerime hicbir sey giymeden disari ciktigimi farkediyorum. kafamin icinde -baslik halinde- gecen bir cumle ve elimde baktigim bir fotografla bir banka oturmus agliyorum. paylasilan onca seyin ardından bakakaliyorum. 

ve bir soz. sonra kokun, gulusun bir de ic cekisin.
zorlu bir yoldu bu biliyordum ama her seyi goze almistim. umutla cikmistim bu yola. olan biteni anlamaya calisiyorum. zaman duruyor. isiklari yanan evlere bakiyorum. her birinde ayri bir hayat yasaniyor. ben sadece izliyorum. usuyorum. duymak istedigim cok sey olmadi hicbir zaman. her seyi yapmaya hazirdim. denedim. ugrastim. meger hicbir sey ifade etmiyormus. yapabilecegim hicbir sey kalmadi. icim aciyor. usuyorum. yasananlar gercekti. her seyi bir kenara koy sevgim gercekti.

ve bir soz. sonra kokun, gulusun bir de ic cekisin.
duydugu bir soz cok dokunuyormus insana. ama en cok da soyleme sekli koyuyormus. bazi seyleri duzgun yapamiyoruz. mutlu oldugumuzda hemen karsimizdakinin canini yakiyoruz. bunu yapmak icin neden bu kadar merakliyiz bilmiyorum.

icimde bir cocuk vardi. bir o kalmisti. o da gitti.

not: ekşi sözlük entry'lerimden.