28 Eylül 2010 Salı

... ...

tanıştırayım ben stuven. kırk dereden su getiren, ona olmaz! buna olmaz! diyen stuven.

''herşeyim tam! kandıklarım, avunduklarım, aldatıldıklarım; umutlarım, hayallerim, kırıklıklarım...

herşeyim var! çekip gidenlerim, dönüp ezip geçenlerim, yanıbaşımda erişilmezlerim...

şimdilerde yüreğimin sıcaklığında dinlenirken sen, bu şehir sessizce damlatıyor anılarını üzerime. öyle ahmak ki hislerim senin olmadığın yerlerde ıslanıyorum...

bir gün bir söz olur, birkaç dize, biraz esinti, üç beş damla yağmur, hafif bir melodi...
bir gün hep birini, bir şeyleri, yaşananı ve yaşanmak isteneni anlatan taze filizler serpişiverir aklına.
ancak senin ne yaşadığını ve istediğini anlatacak şey, kime sen deyip kimde kendini bulduğunu anımsatacak bir ilahi sanat henüz icra edilmemiştir!''

meo'nun aforizmaları

17 Eylül 2010 Cuma

kısa kısa

*there's no love like your love
bu söz sağ el bileğimin içinde nasıl durur?
etiket: dövme

*hani bir arkadaşım vardı onunla yemeğe gitmedim diye kızan/kırılan. arayı düzelttik efendim :) ben eşekliğimi kabul ettim o da affetti. bir daha yapmamam şartıyla. zaten bir daha aynı hatayı yapmam dedim o da yap da kırayım kafanı dedi ahah çok sever beni çok :))
etiket: herşey geçer arkadaşlık kalır

*bir arkadaşımla görüşemiyoruz sevgilisi yüzünden :) telefonla konuşurken haberlerimi burdan aldığını söyledi. şimdi sana diyorum sevgili E. dikkat et de sevgilin görmesin buraları okuduğunu :))
etiket: hakettin

*biri var n'aparsa yapsın kızamadığım. bu durumun farkına varan biri düşün bul bakalım niye kızamıyorsun sen bu adama dedi. düşümdün ve kıyamadığım sonucuna vardım.
etiket: ''kıyamam kıyamam sana''

*öğlen yemeğe gittim. salata geldi, yemek geldi
ben: pilav da söylemiştim
pilav kalmadı
ben: neden bittiğini söylemeden yemeği getirdiniz?
alabilirim
ben: iyi olur
etiket: sinir oldum

*ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması
ne kötüdür an kadar yakın, bi asır kadar uzak olması
ve bilir misin ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması.
''ben'' deyip susması, ''sen'' deyip ağlamaklı kalması...
etiket: nazım hikmet

sevgili Ela beni mimlemiş

*yeşil rengin hayatınızdaki yeri?
renk konusu mavi olsa herşey başka olurdu:))
öyle aman aman bir yeri var diyemem ama ofis yeşil :)

*yeşilin siz de barındırdığı duygular?
yeşil denince aklıma gelen ilk şey çevre.
bir de yeşil ekran :)
ama duygu denince sanırım sakinlik.

*yeşilin tonlarına küçük bir yolculuğa çık
edremit saklı bahçe yolu üzerinde bulunan bakarak(lar) etraf zeytin ağaçlarıyla doludur ve yemyeşildir.

sızma zeytinyağının rengini severim. gerçi söylediğim renk için zeytinyağının 0.4 dizem olması lazım.

maşukiye pikniğinde yaptığım yürüyüş geliyor aklıma. yeşillikler içinde çıkmıştım tepeye. söylene söylene :))

uzungöl e gittiğimde geceydi. yolda bir şey göremediğim için sabahı zor etmiştim. sabah uyanır uyanmaz üzerimde pijamalarla kapıyı açtığımda gökyüzü görünmüyordu. bu anı hiç unutamam.

sulu boya yaparken mavi ile sarıyı karıştırıp yeşil renk elde ederdik. sulu boya yapmayalı yıllar oldu :) hep dökerdim suyu :))

yeşil sert, ekşi elmayı çok severim.

not: fotoğraf kendi objektifimden

15 Eylül 2010 Çarşamba

şimdi ben

15 eylül bir şeylerin kararını vermeye çalışırken hayatımın en zor görüşmesini yaptığım zaman. iyi ki bu blog var da susmak zorunda kaldığım şeyleri kulağına fısıldıyorum...

''kadın, yaşamış olduğu her acının
içini acıtan her erkeğin
onu zaman zaman çaresizliğe sürükleyen her olayın
çıkmaz zannettiği her sokağın
her çelişki ve ikilemin
evini ocağını aniden darmadağın edebilen her beklenmedik rüzgarın
görünen gözyaşlarıyla veya sessiz hıçkırıklarla onu ağlatan tüm zamanların...
aynı şekilde yüreğini dolduran tüm aşkların, aşıkların
aniden karşısına çıkan fırsatların hiçbir şeyin artık raslantı olmadığını anlıyor.
kadın artık yaşlanma sürecine gireceği için, içinde aşkın biteceğine değil
içinde aşk duygusununun bittiğinde yaşlanmaya başlayacağını biliyor.''

şimdi ben

son karesi gibi Red Kit’in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı

mim

sevgili komançiler beni mimlemiş.
uzun süredir mim cevaplamıyorum kaldı ki ben ''kısa kısa''larımla olduğu kadar mimlerimle de tanınırım :)

*lakabın var mı?
''sosyete'' derler bir de çok beyaz olduğum için ''teleme peyniri''

*son zamanlarda diline dolanan şarkı?
leman sam - beyaz lale dinleyin derim :)

*en son ne zaman ve kime aşık oldun?
var bir şeyler ama henüz erken. konuşma yasağım var :))

*en son okuduğun kitap?
le periple de baldassare
bu arada j. krishnamurti ''ilişki üzerine'' kitabını okumuştum ama ''doğa ve çevre üzerine'' kitabını okuyamıyorum bir türlü. burdan ilişki üzerine yorumuma bakarsanız durumu anlarsınız :)

*son zamanlarda en çok özlediğim?
hımm var işte özlemlerim :)) yazdım daha önce özlemlerimi…

*bir günlüğüne ünlü biri olmak istersen kim olabilir?
illa olacak mıyım? drew barrymore olayım o halde :))

*yarın sabah ilk planın?

diğer perşembelerden bir farkı yok. haftasonuna denk gelseydi cevabım farklı olurdu.

*en sevdiğin huyun?
sevmediğimi sorun kalan varsa odur :)

*şu an ki mesleğinde olmasan hangi mesleği isterdin?
iç mimar

kurallara göre 3 kişiyi mimlemem gerek ama herkes şu sıra çok yoğun onun için cevaplamak isteyen cevaplasın.

Technorati Etiketleri:

10 Eylül 2010 Cuma

kısa kısa

*başkaları konuştukları gibi yazarlar, ben sustuğum gibi yazıyorum...
bunu bir ara blogun bir yerine iliştireceğim ama şimdi uğraşamam.

*ara verdiğim bir iki gün teknolojiden tamamen kopamadım. kısıtlı da olsa kullanıyorum. hazırlayıp vermemi istedikleri bir teklif var. mail trafiği vs. derken kısıtlı kullanıma devam ama daha sonra teknolojinin t sini bile kullanmak istemiyorum.

*
2. ci kitabı da bitirdim ama çok sinirliyim. hiç de umduğum gibi bitmedi.
sen o kadar yolu bir kitabı bulmak için yap ama kitabı okuyama
aşık ol ama kavuşama
bari sonunu benim hayal gücüme bıraksaydılar
etiket: le periple de baldassare

*bir kadının hayatında bir erkek olur
bazen bir su olur akar, bazen bir yangın olur yakar.
bazen bir nehir gibi sessiz çağlar, bazen sel gibi dağı taşı önüne katar.
bazen gelir ve yeter, bazen gelmez ve acıtır, bazen
gelir ve gene acıtır.
bir kadının hayatında sadece bir erkek olur.
ve bütün öyküler bir kadının bir erkeğini anlatır.
etiket: esin acıman

*ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
ama evet yeri gelir susarım.
canımı çok yakan şeyler olur ama... yinede susarım, tükenirim.
buna izin de veririm aslında... salaklığımdan mı? hayır
ben kimseye ''git'' de demem, diyemem.
o kişi vazgeçilmez olduğundan mı? hayır
ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, hergün yaptıklarına utansın diye.
ama bir gün öyle bir giderim ki
kaybedeceğim hiçbir şey olmaz
etiket: sunay akın

5 Eylül 2010 Pazar

ben bu sonbahar bir başkayım


şimdi kitaplarımla birlikte (evet kitap değil kitaplar) burdan uzaktayım...

bu sene sonbahar bir başka geldi. önceden sonbaharı, yağmuru sevmeyen ben şimdilerde yağmuru, yağmurda yürümeyi, ıslanmayı sever oldum ... ...


ay sonuna kadar kendime gelmek, dinlenmek, düşünmek ve saire üzere uzaklardayım...

not: yorumları ancak geldiğimde onaylayabilirim

fotograf flickr

1 Eylül 2010 Çarşamba

stuven'in tuhaf takıntıları - garip huyları

*halı yüzeylerinin aynı yöne bakması. aksi durumda çok huzursuz oluyorum.

*muslukların üzerinde su damlası bırakmamak. şayet su damlası varsa sinir olurum.

*giyinmeye önce çorabımdan başlarım :)

*duş alırken saçlarımı çıkarken şampuanlarım.

*birine telefon ettiğimde en fazla 3 kere çaldırırım.

*kahvaltıda reçeli en son yerim. tuhaf olan önce yiyendir zaten :)

*evde/ofisde yeri olan eşyaların yerinin değişmiş olması. dokunmasın kimse :))

*gündüz uyku uyuyamam. ne zaman uzansam uykum kaçar...

kısa kısa

*efendim george clooney e olan aşkımı, hayranlığımı bilmeyen yok. baktım sevgili Syhn bu durumdan çok rahatsız, üzülüyor ben de çekildim aradan :) hem ben şu sıralar house ile kırıştırıyorum :)) kendime bir tane koltuk değneyi aldım. evde house culuk oynuyorum.

*kolonya kokusunu bir türlü sevemedim gitti. soft hariç tabi. onun yeri başka :) bayramlarda çocukken hiç sormadan gelip kafamıza dökerlerdi ve hep gözüme kaçardı :( bana sordun mu da döküyorsun demek isterdim hep :) kolonya dedim de düzce'li arkadaşım geldi aklıma şimdi :( hani şu onunla yemeğe gitmedim diye benle konuşmayan arkadaşım. bana tütün kolonyası vermişti. özledim be arkadaşımı :( bu böyle olmayacak gidip gönlünü almaya çalışayım...

*hava birden soğudu. hayır şikayet ettiğim yok. şimdilik :)) geceden beri üşüsem de şikayet etmiyorum :) millet sevdiceğine sarılıp ısınıyor ben pikelere anasını satıyım...