31 Ağustos 2010 Salı

can ciğer kuzu sarması sitemleri

serdar: merhaba
stuven: merhaba
stuven: ben sorayım o halde nasılsın?
serdar: seni çok özledimm neden girmiyorsun msn e ?
stuven: bu duyguyu ii bilirim. kullanmıyorum msn mimar bi arkadaşa mail atmak için girdimm
serdar: bana da mail atmak için girsene
stuven: cevap gelir mi kii. hiç sanmıyorum
serdar: mimar mı olmam lazım yoksa
stuven: ben sana mesaj da atıyorum. arıyorum da. hayırr ilgisi yok
serdar: sen gir msn e bundan sonra
stuven: neden? niçin? kim için?
serdar: ah bu soruların beni öldürecek bir gün. arkadaşın için
stuven: gördüm arkadaşlığını çok arayıp sordun
serdar: hiçbir şeyi de unutmuyorsun maşallahh. bu huyunu çok seviyorum. geçen sefer beni iyi haşlamıştın ama. bak sana yine ben yazdım. bide öyle düşün
stuven: ben sana söyledim yazmam aramam istersen ararsın diye. özleyen arkadaş arar özledim der bi hafta iki lafın belini kıralım der
serdar: öyle bir şey hatırlamıyorumm
stuven: ben çok iyi hatırlıyorum
serdar: gerçi böyle bir şeye gerek yok . benim seninle her zaman konuşmak istediğim çok belli. öyle olmasa zaten şu anda sana yazmam değil mi ?
stuven: o kadar şey paylaştık seninle ya da paylaştım bilmiyorum bir kaç haftadan bahsetmiyorum ben uzun zamandır görüşemiyoruz söz konusu ben olunca hep bir mazeretin oluyor
serdar: seninle alakası yok. yüzyüze görüşemesek de msn den konuşalım olmaz mı ? senin sohbetinin sıcaklığının yerini kimse dolduramadı .
stuven: neden anlamak istemiyorsun msn kullanmıyorum görüşmek istemek çok mu? ya da zor mu?
serdar: canım benim değil tabikide.
stuven: tamam serdar seni kendi kabuğunda bırakıyorum
serdar: yaaaaaa bak şimdii . neden böyle yapıyorsun ? hemen bu konulara girmemiz şart mı ?
stuven: hemen mii? hemen mii?
serdar: yok yani. şu anki konuşmaya yeni başladık ya. onu kastettim
stuven: peki bunlara girmeyelim merak ediyorum konuşmaya nerden nasıl devam edeceksin
serdar: hee heee sen açarsın ki güzel bir konu hemen en olmadı haşlarsın eski konulardan
stuven: öyle bir niyetim yok
serdar: aman şükürr mailini atabildin mi ? ben de konuşturup duruyorumm
stuven: attım çoktan
serdar: bana da at
stuven: olurr
serdar: burdan da yazabilirsin istersen
stuven: mail dedinn
serdar: senin o uysal yanını öyle seviyorum ki. ne desem hemen yapıyorsun
stuven: ama anlayan yok
serdar: insanın gönlünü hoş tutmayı çok iyi biliyorsunn bu yüzden de hep o şefkatini ve ilgini arıyorum
stuven: bunları söyle sonra unut oldu mu?
serdar: bak yaa
stuven: evet öyle
serdar: unutmuyorum da konu başka. ama açmayacağım şimdii
stuven: sen bilirsinn mailin geldi mi
serdar: gelmez mi ? canım a mail diyorum 15 sn sonra çat gelmiş
stuven: bu kadar mı yanii
serdar: çay ve kurabiye ikramlarını da unutur muyumm
stuven: lafı bile olmazz ama bu kadar mı derken bunu demek istemedim
serdar: biliyorumm.
stuven: ha bile bile demiyorsun yani
serdar: canım benimm. yapma böyle.
stuven: buna neden ben karar veremiyorum. neyi yapıp yapmayacağıma
serdar: senin bu cesaretli yanına bayılıyorumm
stuven: ne diyebilirim ki sana bilmiyorum insanın karşısına her zaman bu kadar çok şey paylaşabileceği bir arkadaş çıkmıyor
serdar: çok haklısın o konuda. o yüzden de ben hep yalnızım işte (sen hariç)
stuven: ee ara arkadaşını. gel de ya da geliyorum de
serdar: eritiyorsun beni.
stuven: bir alo de kurabiyeler hazır
serdar: ay ay ay ) delireceğim bir gün. sonra hastaneye gelip beni ziyaret edeceksin bak
stuven: alıp eve getirir bakarız
serdar: ben de bakarım saana. bebek miyim ben
stuven: hayır bebeksin diye söylemedim cansın ya o bakımdan söyledim
serdar: Allah bee
stuven: ya öyle işte
serdar: konuşuruz bu konuları daha zaman içerisinde
stuven: tabi tabii kim bilir kaç ay geçer
serdar: deme öylee
stuven: ne diyim sen söylee
serdar: ne kadar ayrı kalsak da hep içimdesin de
stuven: gördük ne kadar içindeyiz
serdar: bana azıcık müsade canımm
stuven: müsade senin
serdar: bekliyeceğim yine
stuven: bekleme serdarr
görüşmek istediğinde ara. bu kadar basit
serdar: inatçıı üzme beni şimdi. lütfen
stuven: üzdüklerine say

kendime notlar

n'apıyorum canımı sıkmıyorum. sıkacak bir şey de yok. çünkü yaşanan/yaşanmış bir şey de yok...
bunu çok mu kolay söylüyorum. hayır. çünkü eğer bir yaşanmışlık olsaydı diyemezdim çok iyi biliyorum...

n'apıyorum kelimelere-sözlere fazla takılmıyorum...
sonuçta herşey olacağına varıyor...

hızlı yaşayamıyorum
birini hayatıma hemen dahil edemiyorum
lafımı esirgemiyorum
n'apim ben de böyleyim

vee gelecekteki sevgiliye mektuplar yazmaya devam ediyorum...

içimdeki mavi


sevgili khaos - yazısında ''hayatıma hiç yeni bir beyaz sayfa açmadım, dalgalar silsin istedim, yeri ve zamanı geldiğinde..'' diyor...

şimdi gitsem kumsala ne varsa içimde hepsini bir bir yazsam. sonra oturup izlesem uzaktan dalgaların gelip her birini benden silmesini...

sonra içimde mavi arkama dönüp bakmadan yürüsem yürüsem yürüsem...

fotoğraf flickr

bir masal bitti içimde

hayat gerçekten çok tuhaf. hani hiç beklemediğin an(lar)da beklemediğin şeyler olur. iyi/kötü. bir iki gündür kafam karışıktı. hiç hesapta yokken gelsin dedim ama bu çok ani oldu. ben de anlamadım. ansızın geldi. yıktı indirdi duvarlarımı...
evet korktum ama o kadar fedakarlığı yapıp yine bir başıma kalmaktan...

adam kadına seni dizlerimden ayırmam diyor...
nasıl korkmam...

korktum ama sadece kendimi kaptırmaktan...
hep aynı yerde takılıp kalıyorum...
ben de bilmiyorum...

bir iki gün bir masala inandım ama ''bu masalda burda bitti''

içimdeki masalları bitirenlere ithafen...

geçenlerde bir yerde ben sevdiğim için ölürüm demiştim. şimdi de diyorum ki hayatımda tek bir kişi tanıdım uğruna ölünecek...

28 Ağustos 2010 Cumartesi

kısa kısa

*sabahları sesim fransızcaya daha yatkın oluyor aklfjsdflk

*
40 lı yaşlarında olan bir arkadaşım (evet benden yaşça büyük arkdaşlarım var) göz çizgilerim için ne yapabilirim dedi. bırak öyle kalsın yaşanmışlıkların izi güzeldir dedim. dudağının kenarındaki gülümsemeyle bir gidişi vardı ki sormayın:) bunu ona laf olsun diye söylemedim ben severim erkeğin yüzündeki çizgileri. hele de kaz ayağı denileni :) öpülesidir ve belli bir yaşın üstündeki erkekler candır, sevilesidir :))

*
amin maalouf'un tanios kayası kitabını okuyorum. bitmek üzere.
mehmet ali paşa'lı yılların mısır'ı
güzelliğini çarmıh gibi taşıyan bir kadın: lamia
lamian'nın gölgesine sığındığı bir şeyh: francis
yasak aşk meyvesi bir oğul: tanios
başka bir kadın: esma
bir serüven ve sadakat romanı.

*attila ilhan'ın
rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor yalnızlığımdan
dizeleri gelmiş gelmiş en iyi dizelerdendir...

*ismi lazım değil bir yerde bir arkadaşla oturuyoruz. gençler el kızartmaca oynuyorlar. kayıtsız kalmak/kalabilmek namümkün :) ben de size katılabilir miyim dedim. tabii dediler ve başladık oynamaya. oyun bitti arkadaş
-niye oynadın
+neden oynamayayım
-elini tuttu
içi fesat olmayan benim o an yanan devreleri sonucu
+sanane akideş el benim elletirim bağ benim belletirim :D (affınıza sığınarak)

*yengeçler sadece yan yürümezler. yatarken kafaları yatağın sağında, ayakları yatağın solunda uyurlar :))

24 Ağustos 2010 Salı

kısa kısa

*new adventures of old chrıstıne bu akşam cnbc-e de olduğunu görünce hemen baktım siteden yeni bölümler sonbahardaymış. bayılıyorum bu kadının mimiklerine.

*karşı taraftan ses yok ama umutluyum. çünkü istiyorum ve biliyorum ki hayat bu herşey olabilir belli olmaz. içimde tuttuğum yeter. yazdım pişman değilim :)

*dişlerimi fırçalarken diş macununun üzerime düşmesi mutsuzluk sebebidir. bunun bir de kalan son damla macunun lavaboya düşmesi durumu vardır.

*hava artık sabaha karşı serinliyor. uyurken bacaklarımın üşümesi çok hoşuma gidiyor :)

*dün bana kırgın olan arkadaşımla karşılaştım ama konuşmadık. bir yemeğe gitmedim diye. benim de kendime göre doğrularım olabilir. tamam kabul eşeklik bende...

*
dün akşam maç sonrası üst kattaki yakışıklı ile karşılaşıp aramızda nasılsınız diye geçen diyalog :) elinde kuru temizlemeden aldığı gömlekle yukarı çıkarken arkasından bakan benim anlık iç sesim: üzerindeki ütülü gömleğin olayım :))

edit: bacaklarımın üşümesi durumunu ekşiye yazdım karmam ''çılgın'' oldu ahah ne çılgınlığımı gördünüz.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

?

yüzümü gönlüne koysam yemin tutsa kalbim beni sever miydin? içimi avucuna döksem beni azıcık çözer miydin? yok olmuyor istemekle bitmiyor. hiçbir yol yarılanmıyor uzadıkça uzuyor... kal demiyor söz vermiş susuyor. kelimeler düşmüyor içimde salınıyor... ...

http://fizy.com/s/1ah20y

Technorati Etiketleri:

22 Ağustos 2010 Pazar

önceki postla ilgili not

önceki postta yazdığım üst kat komşu yanlış anlaşıldı:) kendisiyle bir alakam yoktur ve kendisine kötü bir niyet beslemiyorum. hiç o gözle bakmadım. iftar öncesi acaba o da beni yanlış anlar mı ki diye elimde tabak çıktım merdivenleri çaldım kapısını açan olmadı. gelmemiş beyzadem. sanırım dışarda yiyor. yazık :( ancak en olmadık zamanlarda karşılaşıyoruz.

asıl postta yazdığım ilk paragraf önemlidir. hayatımda olmasını istediğim/hayatında olmak istediğim kişi bana bu yazıyı yazdıran kişidir.

üstüme gelme eyy okuyucu :) fazla renk vermek istemiyor, rahat yazamıyor, kendimi ifade edemiyorum...

seni en çok

*bir gecede oturup yazdıklarını okuduğumu bilirim. hiçbir satırını atlamadan. bazen tebessüm ederek bazen de gözümde canlandırarak. yarım görünen fotoğrafına uzun uzun baktığımı bilirim. ne var ki o fotoğrafta dediğini bilirim. ilk konuşmamızda ”deli ettin beni kadın” deyişini bilirim.
seni en çok sevişmelerinden, sevişlerinden, sesinden, bir de söylediklerinden bilirim. zaman zaman da yazdıklarından kıskanırım seni. kıskanç kadınım ben hani dokunamasam da kıskanırım. paylaşamam.
sen her ... ... ...

(devamını yazamıyorum)

*hani bazen başka bir yerde olmak ister insan. ister ama geri dönmesi gerektiğini de bilir ama dönmek istemez/istemiyorum. orda onunla kalmak, onu yaşamak, onunla/onun olmak istiyorum. birlikteyken yarına dair ne olacak diye düşünmeden kendimi ona bırakmak istiyorum. işte böyle bir ruh hali içindeyim...

-------------------------------------------------------------------------------------------------
kısa kısa

*
dün gece geç yattım. sahura kalkmama 1 saat kala :) beni tanıyanlar bilir dayanamam ben uykusuzluğa 2 gün kendime gelemem ama oldu bi kere :)) sahurda ayakta uyuyordum resmen. sabah desen 10 da kalktım, yüzümde aptal bir gülümsemeyle:))

*şu saate kadar pek bir şey yaptığım söylenemez. oruçlu oruçlu gezmek olmuyor ya. -ben ki gezmeyi çok severim- istinyenin altını üstüne getirmem gerekirdi biliyorum:) bi ara kuaföre gittim manikür yaptırmaya ama nasıl gittim bana sorun. keşke aramaz olaydım, otur kendin yap diye diye :)) akşam dışarı çıkma durumum olmasa gitmezdim.

*şu bizim üst kata gelen yakışıklı vardı ya bir süredir yoktu gelmiş sahurda dışarı çıktı karşılaşıverdik (yemek yemeğe gitti sanırım yoksa o saatte nereye gidecek) nasıl mı karşılaştık, bizim burdaki pideci sahurda da açık. sıcak ramazan pidesi alıyoruz sahura :) belki iftar için çıkıp bi tabak bir şey veririm yazıktır günahtır :) sahip çıkmak lazım ahah

9 Ağustos 2010 Pazartesi

kısa kısa

*bazı şeyleri söylemenin de bir üslubu vardır...

*seninle ilk karşılaştığımız günü hatırlıyorum. geldiğim sana aşağıdan bildirilmişti. ben yavaş yavaş merdivenleri çıkarken sen beni karşılamak için aşağıya iniyordun ve beni sarmamak için kendini zor tutmuştun hani...
biliyorum şimdi bana kırgınsın ama sen de biliyorsun...
etiket: uzun zamandır yazılmayı bekliyordu

*altımda ince bir kot, üstümde omzu açık bir tunik, saçlarım omuzlarımdan aşağıya dökülüyor yani anlayacağınız en rahat halim. ''birileri ile karşılaşma ihtimalin, görünmek istemediğin zaman en üst düzeydedir'' misali. neyse yürüyorum kendi halimde karşıdan gelen biriyle göz göze geliyoruz ve yavaşlayarak duruyoruz. biraz da elimizde olmadan.
bakıyor vee -çok aptalmışım diyerek devam ediyor...
hiç durur muyum hemen yapıştırıyorum cevabı -artık çok geç.
etiket: köprünün altından çok sular geçti. köprü de kalmadı

*bazen bazı şeyleri bloguma yazamamaktan yakınıyordum. oysa şimdi dert etmiyorum. çünkü başka yere yazmaya başlıyorum. (sadece çok özel şeyleri)
etiket: kendini gizli sanan okuyucu

*
sabaha karşı aklımda çok şey vardı yazmak için ama kalkıp not almak zor geldi. şimdi de hepsini unuttum.
etiket: normalde üşengeç biri değilimdir ama sabah yattım

*uzaklardan bir ses zaman zaman
fısıldar sanki adımı usul usul
ve eğer yağmur yağıyorsa bir de o akşam
her bir damla çelik misali ağırlaşır
etiket: eksik şiir

3 Ağustos 2010 Salı

''bişey yapmalı''

ne zaman bir mağazaya girsem nerde bi dekolte var gider onu bulurum :) dehşet bir-şey aldım. bakalım nerde ne zaman giymek kısmet olur :) [her alışveriş sonrası bak stuven almanın sonu yok bu son olsun diyorum ve dediğimle kalıyorum. dolabımda yer kalmadı] giyip fotoğraflamak isterdim ama çoluk çocuk var ayıp olur :D

bloglar yeni tema/tasarım olayını çoktan bitirmiş :) ben de header bölümünü değiştirip kendi fotoğraflarımdan oluşan bir kolaj yapmak istiyorum ama kendi fotoğraflarını ve isimlerini kullanan arkadaşlar bu durumdan pek de memnun değil. ben de aynı memnuniyetsizliğe düşmek istemiyorum/istemem...[bloga baktım ve sadece 3 tane fotoğrafım var]

belki house header olarak kullanırım :)) [başlık tam da burda geldi]

alakasız edit: ya benim lastfm sayfam vardı bir ara ilgilenip gönlünü alayım :)

2 Ağustos 2010 Pazartesi

kısa kısa




*
birbirimizi anlamasına anlayabiliriz ama kişi ancak kendi kendine kendini açıklayabilir...
etiket: h.hesse

*8/6 tansiyonla blogları okuyan, yorum yapan ve post yazan biri daha var mı merak ediyorum...

*
muzicons bıraktığım gibi kalsaydın n'olurdu :)

*içimde blogumu boşluyorum gibi bir his var. bu his sadece blogum için değil, sözlük ve twitter için de geçerli...

*önce sorularıma neden cevap alamadığımı anlayamıyordum… şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlayamıyorum… ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyordum sadece…
etiket: franz kafka

fotoğraf flickr