30 Mayıs 2009 Cumartesi

3 hece 8 harf sadece BE-ŞİK-TAŞ

1903 te doğdu bu renkler
doğduğu günden beri sevdi tüm kalpler
milyonların gönlünde taht kurmuşsun sen
kartal dünyaya nam salmış şampiyonsun sen
siyah beyaz rengimizle bir efsaneyiz
destanları yazmışız biz birtaneyiz
yeryüzünde gökyüzünde kara kartalız
övünmekle çok haklıyız beşiktaşlıyız

29 Mayıs 2009 Cuma

1600 kalorilik diyet

kahvaltı (07:00)
*çay (şekersiz)
*1 dilim az yağlı beyaz peynir (30gr) veya 2 yemek kaşığı lor peynir veya 2 dilim liğht karper
*4 adet kepekli etimek veya 4 adet grisini veya 2 adet galeta veya 8 adet diyet bisküvi veya 2 ince dilim kepek ekmek veya 2 ince dilim çavdar ekmek (50gr)
*çiğ sebze (domates, salatalık, yeşillik...)
*2 adet ceviz veya 5 adet zeytin veya 1 tatlı kaşığı zeytin yağı veya 5 adet fındık veya 8 adet badem

ara öğün (10:00)
*4 adet kuru kayısı
*3 adet kuru erik veya 1 su bardağı portakal suyu
*1 su bardağı az yağlı yoğurt (240ml) veya 1 kutu ayran

öğle (13:00)
*3 köfte büyüklüğünde (60gr) kırmızı et veya tavuk eti veya balık veya 8 yemek kaşığı kuru bakliyat yemeği
*1 porsiyon (yaklaşık 4 yemek kaşığı) etsiz sebze yemeği
*salata (1 tatlı kaşığı yağ)
*4 adet kepekli etimek veya 4 adet grisini veya 2 adet galeta veya 8 adet diyet bisküvi veya 2 ince dilim kepek ekmek (25gr) veya 2 ince dilim çavdar ekmek (25gr) veya 4 yemek kaşığı bulgur pilavı

ara öğün (15:30)
*1 su bardağı az yağlı süt veya yoğurt (240ml)
*1 paket kepekli bisküvi
*2 ince dilim kepekli ekmek (50gr)

akşam (19:30)
*1 porsiyon etsiz sebze yemeği (yaklaşık 4 yemek kaşığı)
*salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı)
*1 su bardağı az yağlı yoğurt (240ml)
*2 ince dilim kepek ekmek veya 2 ince dilim çavdar ekmek (50gr) veya 2 adet grisini veya 1 adet galeta veya 4 adet diyet bisküvi
*1 kase çorba

ara öğün (23:00)
*4 adet kuru kayısı
*3 adet kuru erik
*1 su bardağı az yağlı süt veya yoğurt

*hergün 8-10 bardak su
*hatfada en az 3 gün 35-45 dk. yürüyüş

not: bu aralar bir diyet muhabbetidir gidiyor. bende almış olduğum profesyonel yardımı paylaşıyım dedim.

28 Mayıs 2009 Perşembe

ilişmeyin

kafama takılan birşey yüzünden gece boyunda yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durdum. uykumu alamadığım için sersem gibiyim. normalde sabahları bir-kaç saat pek konuşmam, konuşanı da sevmem. burdan anlaşılacağı üzere sabah sabah sese tahammül edemiyorum. üstelik uykumu alamadığım düşünülürse varın gerisini siz tahmin edin.

24 Mayıs 2009 Pazar

stuven mutfakta


cümlelerime kendimi tebrik ederek başlamak istiyorum. neden mi? çünkü az önce kayısı reçeli yaptım. kendim yaptım diye demiyorum ama tadı ımmm harika olmuş. kavanozlara koymadan başladım kaşıklamaya. ev mis gibi reçel kokuyor. bu 2 ci reçel yapışım. daha önce ayva reçeli yapmıştım. yakında ihtisas da yaparım artık :)

22 Mayıs 2009 Cuma

bazen gitmek ister insan

çok sık olmasada zaman zaman her insanın başına gelir. belki ben öyle düşünüyorum. bir şeyler ters gitmeye başlar. kimseye kendinizi ifade edemezken, kimse sizi anlamak için en ufak bir çaba göstermez. kimseyi görmek konuşmak istemezsiniz. evden çıkmak istemez, telefonları kapatırsınız. ciddi ciddi gitmeyi düşünürsünüz. kimsenin sizi tanımadığı, tanıdık birileriyle karşılaşmayacağınız bir yere. gitmeden önce nasıl kendinizi anlatamadıysanız döndüğünüzde de anlatamıyacaksınız... (tabi eğer dönerseniz...)

not: yukardaki paragrafı birebir olmasa bile bir zamanlar ekşiye yazmıştım.

evet yine öyle bir gitme isteği içindeyim. hani her bahar olur ya. ama bu sefer ki farklı bir gitme isteği. dönüşü olmayan bir gidiş olsun istiyorum. şöyle italya'ya falan. neden italya derseniz bende bilmiyorum ama italya işte. pizzacı da bile çalışabilirim :) gözüm çok yükseklerde değil yani. hiç bir zaman da olmadı. yanımda iyi anlaştığım, her şeyi paylaşabildiğim biri olabilir de olmayabilir de. evet evet olsun. hem belki george clooney' le tanışırım :p malum como gölün de oturuyor. şimdi bizde de ne koloniler var dediğinizi duyar gibiyim ama ben bu adama bitiyorum yaa...

bir gün gideceğimi bende biliyorum ama bu kadar uzağa mı giderim işte onu bilmiyorum...

19 Mayıs 2009 Salı

birinin kadını olmak


başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta!

biraz korunmak, biraz şımarmak...

bir kaç çeşit yemek yapmak, istiklal caddesinde sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek, bi yerlerde çay içmek, pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun, sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!

neden mi?
herkesin eli tutulmaz,
herkesle film seyredilmez,
herkesle çekirdek çitlenmez,
herkesin kadını olunmaz da o yüzden!

içinden gelmeli...
hücrelerine kadar hissetmeli, dna larına kadar bilmeli insan!
düşünerek emin olunmaz, bir anda ya olunur ya olunmaz.
bir de şu yakın geçmiş duvarları olmasa, kafa da hiç karışmaz ya, olsun!
oysa bazen tek bir söze ya da bir bakışa yıkılır bütün duvarlar...

kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bi ara!

sabahları uyandığımda "günaydın sevgilim" mesajları görmek istiyorum telefonumda. gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. özlemek istiyorum birini. çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum. dayanamamak istiyorum!

çalışırken, düşünmek istiyorum sonra onu! aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara... gülümsediğim için daha çok çalışmak...

birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, hiç sevilmediğim gibi...

biri o kadar çok sevsin ki beni, hatalarımı da sevsin istiyorum!
o kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!

kıskansın istiyorum biri beni! sorsun istiyorum "neredesin" diye, "hımm kim aradı bakayım" diye! ben sormam ama, korkmasın. o sorsun!

"biliyo musun ne oldu?" ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur. ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya, dinlesin işte. "ya, evet, çok mühim bir şeyler olmuş" falan desin bi de sonunda...

şimdi ben istesem istiklal caddesinde birinin elini tutup gezemem mi?
istesem benimle birlikte çekirdek çitleyip aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bi arasam?
şimdi ben yalnız olmak istemesem, yalnız olur ve bunları da yazıyor olurmuydum? hiç sanmam!

birinin elini tutmakla, birinin elini, sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var!
ya tutarsın ya da tutmazsın ya da, tutmuş gibi yaparsın işte.
ben yapmam!
bunu zaten bilirsin.
kimin elini tutacağını yani.
deneyerek bulmazsın.
sadece bilirsin.
bilmek!
açıklaması yok.

ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle istiklal caddesine gitmeyeceğim!
heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim.
zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz!

birinin kadını olmak istiyor canım; biraz korunmak, biraz şımarmak...

çekirdek mutlaka olsun!

Yasemin Pulat

not: bu yazıyı bir arkadaşım, şimdilerde özlediğim bir arkadaşım paylaşmıştı benimle...

15 Mayıs 2009 Cuma

evde çikolata yapmak



malzemeler

*on adet büyük hurma
*bir buçuk su bardağı ceviz
*bir çay bardağı süt
*yarım su bardağı kakao
*bir çay kaşığı vanilya

yapılışı

hurmaları rondo dan geçirip diğer malzemeleri ekleyerek karıştırın
buzdolabında yarım saat bekletip kesin
(beklenmeden yendiği de oluyor)
afiyet olsun...

12 Mayıs 2009 Salı

fazlalıklardan kurtulmam gerek

yaz geldi ve ben hala kilo vericem. bir ara ne güzel düzenli şekilde yürüyordum. şimdi ise koşu bandı bana bakıyor ben koşu bandına bakıyorum. önceden içerde baş köşede duran koşu bandı şimdi odamda. yavaş yavaş arkaya doğru gitti anlayacağınız. bu arada su altı koşu bandı yapmışlar :)

tatile ağustos sonlarına doğru gideceğim için çok fazla zamanım yok. eğer deniz kenarında şort giymek istemiyorsam bir an önce düzenli olarak spora devam etmem gerek.


*bol su iç

*her gün 2 fincan yeşil çay içmeyi alışkanlık haline getir

*dondurma ve çikolatayı az ye :(

*haftanın 3 günü yürüyüş yap

*kendi rüzgarında uçurtma olman yetmiyor

11 Mayıs 2009 Pazartesi

lütfen algılarınızın ayarıyla oynamayın

*çevremdekilerin de en az benim kadar düşünceli olmasını istiyorum. bir şeyi de ben söylemeden düşünün. kendi kendinize düşünme beceriniz yoksa gözlerime bakın...

*insanların ilgi göstermeden ilgi beklemesine hiç bir anlam veremiyorum. bu aralar buna fena takmış durumdayım ve bu konuyla ilgili radikal kararlar aldım. bundan sonra, hem karnı doysun hem pastası dursun isteyenler işiniz çok zorlaştı haberiniz olsun...

*insanları yargılamayı kendine hak görenlerin; bir insanın nasıl göründüğüne değil, nasıl düşündüğüne dikkat etmesini tavsiye ediyorum...

*başkalarının ne söylediğiyle ilgilenmeyenler, başkalarının ne yaptığıyla da ilgilenmesinler. rica ediyorum...

9 Mayıs 2009 Cumartesi

yoruldum

yarın ki piknik için yapmam gereken hazırlıkların bir kısmını bitirdim ama ben de bittim. eve geldiğimden beri mutfaktayım üstelik rahatsızım :( ne şanssız bir kızım ben yaa. kırk yılın başında bi pikniğe gidicem onda da gününe denk geldi... neyse yapacak bir şey yok. ne diyordum ben? heh çeşit çeşit zeytinyağlı dolma yaptım. şöyle enn fıstıklısından enn üzümlüsünden. tarçını da unutmadım tabi ki. kim hangisinden isterse yesin. garnitürleri hazırladım, makarna salatası yaptım bol mısırlı. etleri marine ettim. geriye bir börek kaldı. onu da biraz dinledikten sonra yapıcam. umarım yarın harika bir gün geçiririm de yorulduğuma değer...

7 Mayıs 2009 Perşembe

piknik

bu pazar beykoz tarafında bir yere piknik yapmaya gidiyorum. daha doğrusu gidiyoruz. sayısını bilmiyorum ama baya kalabalık bir grup olucaz. zaten başka türlü de keyfi çıkmaz. itiraf etmeliyim ki çocukluğumdan beri pikniğe gitmedim. bunun için de duyduğum ilk andan itibaren baya bi istekliyim bu piknik işine. şimdiden neler hazırlayacağımın bir listesi yaptım bile. sepetimi de hazırladım. cumartesi günü öğleden sonra alış-veriş işini halledip eve gelmeyi, mutfağa girip her şeyi büyük bir keyifle hazırlamayı düşünüyorum. umarım bir aksilik yaşamam. çünkü ben bir şeyi çok istersem olmaz...

2 Mayıs 2009 Cumartesi

çamlıca



bu gün öğleden sonra karşıya geçmişken çamlıca'ya uğramadan edemedim. iyi ki de uğramışım. hem yemek yedim hem de resim çektim. üzüldüğüm tek şey fotoğraf makinamı yanıma almayışım oldu. cep telefonuyla idare etmek zorunda kaldım ama en kısa zamanda belki de yarın makinamla tekrar gidip lalelerin resimlerini çekip blogumda paylaşıcam...

göz alerjisi

yaz geldi ve benim gözlerim yine alerji oldu. nedir benim bu polenlerden çektiğim? alerji dışında bir de gözümde seğirme var. biriyle konuşurken, kitap okurken baya rahatsızlık veriyor. farklı bir heyecan-sıkıntı yaşandığında olurmuş bu seğirme. öyle bir farklılık yaşadığım da yok. durduk yerde kendiliğinden olmazmış. ben de yeni öğrendim. bir süredir bilgisayar kullanmıyorum, gözlerim dinlensin diye. gerçi doktorum 50 cm uzaktan kullanabilirsin dedi. seğirme için şurup kullanıyorum. duyduğumda bende çok şaşırdım. alerji için de 2 tane damla kullanıyorum. birini 20 gün kullanıcam diğerini de 15 gün. bakalım inşallah iyi gelirler...